yetmiş bir : pt.1°

2.9K 182 129
                                    

(...)

"Seni bir yere kapatıp kendime saklamak istiyorum." Yoongi'nin bitkin sesine aynı tonda karşılık verdim. "Neden ki?"

"O itin aklından her şey geçiyor. Seni tutup bir yere de atabilir... Seni bayıltıp bara da götürebilir." Derin nefes aldı ve kafasını yavaşça masaya vurdu. "En kötüsünü düşünüyorum. Söylemek hoşuma gitmiyor..." Benim de düşünmek hoşuma gitmiyordu. Bahsetmek istemediği şeyi anlamıştım. Bu Kwon'du, her şeyi yapardı.

Yoongi'nin eli saçlarıma gittiğinde kafamı ona doğru eğdim. "Gerildiğini anlıyorum..." Saçımı okşadı. "Seni korumak zorundayım."

Gözlerimi kapattım. "Sence öyle bir şey yapar mı?"

"Seni korkutmak istemem ama fırsat kollayacaktır."

(...)

Son derste gelen duyuruyla çantamı da almış spor salonuna inmiştim. Bana iyi davranan kız beni bulduğunda konuştu. "Hey, haberi duydun mu?"

Acaba Kwon yine mi bir şey yaydı, diye düşünmekten kurtulup sorumu sordum. "Ne haberi?"

"Yarın HaNeul Koleji'yle maçımız var. Yenilgiyi şimdiden kabul etmeliyiz."

Kwon'un bir şey yaymamış olması beni rahatlatırken maçımızın en iyi okullardan biriyle olması beni germişti. "Okul başarılı diye takımı da başarılı mı olmalı? Belki de berbatlardır."

"Unni... Gerçekten çok iyiler."

(...)

Formalarımızı giydikten sonra kabinde arkadaş ortamı vardı. Civciv tipliler bile benimle iyi anlaşıyorlardı.

Tanışmadan bilemezlerdi.

"Maçı alamayacağız." Yanındaki kız su şişesini kenara bırakırken konuştu. "Katılıyorum. Çok güçlüler."

"Umutsuz olmayı kesin. Belki de biz daha iyiyizdir? Belki de kötü oynayacakları bir güne denk gelir? Lütfen, biz de o kadar kötü bir takım değiliz. Kimse kendini küçümsemesin. Önceki maçta çok iyi iş çıkardık, üstelik ilk maçımızdı."

Kısa bir sessizlikten sonra biri ortaya atıldı. "Sizi bilmem ama ben HyeRim'e güveniyorum. Dediklerinde de son derece haklı. Küçümsenecek bir takım değiliz."

"Sadece deneyelim." Dedi yanımdaki kız. "Kim yenemeyeceğimizi düşünüyor? Ellerinizi kaldırın."

Zaten altı kişiydik, 3'ü elini kaldırdığında geriye kalan hepimiz kazanacağımıza inanıyorduk.

"Kaybeden kazanan grubu barbekü yemeye götürecek." Dediğinde iki tarafta da kısa bir huzursuzluk olmuştu. "Pekala kabul." Dedi kaybedeceğimizi düşünen takım.

"Aslında böyle yapmasak..." dedim kısık sesle. "Kaybedeceğimizi düşünenler kaybetmek için oynarsa olmaz. Takım çalışması olmaz."

"Hadi ama kimse öyle yapmaz." Dedi yanımdaki şakasına omzuma vurarak. Kazanmayı istediğimden bana pahalıya patlayacağını bilsem de ağzımı açtım. "Onun yerine...eğer kazanırsak hepinizi barbekü yemeye götüreceğim."

"Söz ver!" Dedi iki tanesi. Hepsinin gözünün patladığını görmüştüm. "Söz, siz hiç ödemeyeceksiniz. Tamamen ben."

(...)

"Daha dikkatli olmalısın!" Diye bağıran koça karşılık gülerek cevap verdim. "Alışığım, sorun değil cidden." Dedim ve ayağa kalktım. Bir klasik olarak ayağımı burkmuştum.

Bana attıkları topu smaçla karşıladım ve karşıya gönderdim.

Üç kişilik iki takıma bölünmüştük ve yapabildiğimizin en basitinden bir maç yapıyorduk. Tekrar gelen topa manşet vurup diğerine yolladığımda bileğimdeki kızarıklık üst seviyeye ulaşmıştı. Ama olacaktı öyle şeyler.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now