seksen

1.2K 100 18
                                    

"Yoongi bu harika!"

İstemsizce yüksek çıkan sesimden sonra gülümsemiştim. Ekrandaki minik suratını tamamen gülüşü kaplıyor, neşesini hissettiriyordu. "Gerçekten," dedi Yoongi daha sessiz bir yerlere ilerlerken. "...şimdi NamJoon'la konuşmalıyım. İddiayı kaybetti!"

 Neşeli gözüküyor, beni de güldürüyordu. Kendine inanarak girmişti o yarışa, kazanarak çıkacağına zaten emindim ancak kendiyle gurur duyuyor olması beni mutlu etmişti. Gözümde ilk başarısını kazanan bir çocuk gibiydi. Onu elimde büyütmüş gibi hissediyor oluşum garibime gitse de bunu kabullendim.

 Yoongi telefonuyla birlikte ilerlerken kalabalık seslerinin azalmasıyla daha sessiz bir yere kaçtığını anlamıştım. Sesler yeteri kadar alçaldığında yukarıdan vuran ışığın etkisiyle gözüken gri saçları ve beyaz teni eşliğinde gülümsedi. Gözleri parıl parıldı. Mutluluğunu ilk benimle paylaşması çok hoşuma gitmişti.

"Teşekkür ederim HyeRim," dedi kurumuş dudaklarını yalamadan önce. Ardından biraz daha kızarmış dudaklarını oynatarak ekledi. "...sen başarabileceğimi söylemesen bunu yapamazdım."

 Yoongi'nin tereddüt edişine bakılırsa gerçekten zor bir müsabaka olmalıydı. Sonuç olarak vahşi, kaba rapper Yoongi'nin üstesinden gelemeyeceği şey yoktu ancak bu bile onu zorladıysa, gerçekten büyük bir şey başarmıştı.

"Ben hiç bir şey yapmadım Yoongi. Mikrofonu elinde tutan sendin," dememe rağmen anlamsız sesler çıkararak benim sözümü kesti. "Dediklerinin bana verdiği gücü tahmin edemezsin, gerçekten... Minnettarım. Hemen iyileş ki sana bir sürü güzel yemek hazırlayayım!"

"Sadece sarılman yeterli."

 Omuz silkerek söylediğim şey onu kıkırdatmıştı. "Bıktırana kadar sarılırım o zaman."

"Bana uyar, bıkacağımı sanmıyorum," dedim yüzümde hafif, buruk bir gülümsemeyle.  Ona bakabilmek ama sarılamamak çok kötüydü. İstediğiniz bir şeyi yapamamak zaten çok kötüyken, çok ama çok istediğiniz bir şeyi hiç yapamamak daha da kötüydü.

"Seni özledim," dedim içimdekileri dışarı yansıtarak. Bunu söylememin yalnızca onu da üzeceğini biliyordum ancak çok geçti, söylemiştim bile. "Maçtan sonra hemen geleceğim, ciddiyim," dedi Yoongi de benim gibi bir surat ifadesiyle birlikte.

"Burası çok sıkıcı," dedim tekrardan. Dudaklarım ben bile farkına varmadan büzülmüş, kafamsa sağa doğru eğilmişti. "Hemen geleceğim, yarın," dedi Yoongi. Sesi yavaş yavaş kısılıyordu. Üzmüştüm işte.

"Yarınki maçta iyi işler çıkarmalısın Yoon. Takım sana güveniyor, ben de sana güveniyorum çünkü yapabileceğini biliyoruz. Bugün erkenden yat ve yarın maçtan sonra yanıma gel."

 Yoongi gülümsedi ve benim gibi başını sağa eğdi. "Şu anda böyleyken karşı karşıya olsaydık seni öperdim," demesiyle birlikte kahkahama engel olamadım. "Böyle şeyleri mi konuşacağız cidden," dedim kahkaham eşliğinde.  Başın sağa sola salladı. "Aklımdan geçti de ondan," dedi.

"NamJoon Hyung'un ile konuş ve eve git."

"Peki," dedi ve el salladı. 

"Tebrikler Min Yoongi!"

 Eski neşeyi tutup geri getirdim ve ardından telefonu gözüme yakınlaştırıp gülümsedim. "Seni seviyorum!"

 Yoongi de aynı benim gibi yaptı ve gülerek konuştu. "Kendine iyi bak Hye'm," dedi ve telefonu kendinden uzaklaştırdı. Ben de onun gibi yaparak telefonu uzaklaştırdım ve oturduğum yatağa daha rahat yerleşerek gözlerimi ekrandaki gri saçlı, kırmızı ceketli Yoongi'ye diktim. "Dikkatli olurum..."

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now