yirmi dokuz : i love u

3.6K 334 95
                                    

 Sekizinci kat tuşuna giden elimi engellemedi. O da on ikinci katın tuşuna bastı.  Asansör yukarı çıkarken ağzını açmıştı ki onu susturdum. "Konuşmak istemiyorum."  Elini bana doğru uzatmıştı ama elini hızla ittirdim. "Beni dinlemeden yargılayamazsın." 

"Dinlememe gerek yok Yoongi. Ben anlayacağımı anladım, gerçekten."  Hızla bağırdı. "Neyi anladın Hye ? Neyi anladın ?!"

"Önce benden bir şeyler saklıyorsun, üstüme iddiaya giriyorsun ve başka birini öpüyorsun. Sence de bu beni kullandığını ortaya sermiyor mu ?"

 Kapının açılması ile indim. O da benimle inmişti. Kapımın önüne gelmiştim ve o da arkamdan gelmişti. "Her şeyin bir açıklaması var."

"Biliyorum. Sen istediğin için beni kullandın. Bence yeterli bir açıklama." dedim ve anahtarı kilide yerleştirip iki kez çevirdim. Yumuşak bir biçimde açılan kapıdan içeri girdim. Kapıyı kapatacakken Yoongi içeriye girdi. 

"Suga, evimden defol git." dedim seslice. Kapıyı da sonuna kadar açtım. Onun gözlerinin içine bakarken aklımda bir an canlandı.

 Ben onun kafasını yıkarken dudaklarını yıkamıştı. Bu onunla öpüşmek istemediği anlamına mı geliyor yani ?

"Beni dinle ve şu siktiğimin kapısını kapat !" dedi ve sertçe kapıyı kapattı. Evden hiç ses gelmediğinde annemin evde olmadığından emin oldum. "Benimle konuşma." dedim gözlerine bakarak. "Benimle temas kurma, konuşma, yaklaşma ve mümkünse aklına bile getirme. Mümkünse beni kötü senden uzak tut Yoongi."

"Saçmalıyorsun !"

"Kes Yoongi."  Ağzımı bozmak istemiyordum. Sessiz sakin onu evimden, hayatımdan ve hayallerimden atmak istiyordum. "HYE KENDİNE GEL!"

"KENDİMDEYİM VE GERÇEKLER BUNLAR TAMAM MI YOONGİ ?"

"O gün kavgaya senin için gittim. Seni buna karıştırmak istemedim ama beni hırslandırdı. Kazanan Hye'yi alır dedi. Sana 'benim Hye'm' dedi. Sessizce kalamazdım. Kaybeden ben olurdum ve bunlardan daha kötü şeyler yaşanırdı. O piç In Ha<'yı üstüme saldı ve o kız dudaklarıma yapıştı. Ne olduysa o an oldu. Ben böyle bir şeyi istemedim. Seni kaybetmeyi göze alamadığım için gittim oraya." O bunları söylerken gürültü çıkarıyordum ellerimi kulaklarıma koyuyor ve dediklerini boğuk duyuyordum. Onun dediklerine inanmıyordum artık. O yalancının tekiydi.

 Ellerimi kulağımdan çektiğimde susmuştu. Ağzını açtığı an ellerimi kulaklarıma doğru yola çıkarmıştım ki hızla söyledi.

"Seni seviyorum."

 Gözlerim doldu, belki de bir kaç göz yaşı yanaklarımdan süzüldü ama yalnızca birbirimize baktık. Başka hiç bir şey yapmadan birbirimize baktık. Benim göz yaşlarım sessizce akıyordu. "Seni sevmeseydim, burada olmaz sana dil dökmezdim. Seni sevmeseydim, kendimi sana adamazdım. Eğer seni sevmeseydim, senin için o piçi dövmezdim. Seni sevmeseydim, sana değer vermeseydim, gözlerine böyle bakmazdım. Bunu bilirsin zannediyordum." Ona sessizce baktım.

Bende onu seviyordum. Güveniyordum da...Ne olduğu bilinmeyen, ifade edilemez bir çelişkiydi bu.

Yaşamadım ama belki de, sizi büyüten annenizin üvey çıkması gibi. Ayrılamazsınız, değer verirsiniz, güvenirsiniz ama çelişkidesinizidir.

 Bana bir şey demeden kapıdan çıkıp gittiğine arkasından kapattığı kapıya  baktım.

Yere çömeldim.

Şimdi kendi hatalarından pişmanlık duyma vakti.


sound || min yoongiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon