yetmiş : hearsay

2.3K 177 71
                                    

(...)

Kapısını kapattığım kabinin içindeki kapağı kapalı tuvaletin üstüne oturdum. "Ha-hayır..."

Ellerimi saçlarıma geçirerek ağlamaya devam ettim. "Hayır." Dedim ve dizlerimi çekerek kafamı dizlerime yasladım. "İnanamıyorum..."

Aşırı derecede pis hissediyordum. Hiç iyi biri gibi hissetmiyordum. Hiç masum biri gibi hissetmiyordum.

"HyeRim kapıyı aç." Dışarıdan gelen Yoongi'nin sesiyle yerimde sıöradım ve ses çıkarmadan dizlerime daha çok sarıldım. "Ses çıkarıp öğretmenleri buraya toplamak istemiyorum." Dedi kısık ama sert bir sesle.

"Konuşmak istemiyorum."

"Böyle şeyleri konuşacaktık."

"Sonra." Dedim titrek sesimle. "Hye..." deyip derin bir nefes verdiğinde kafamı tekrar dizlerime gömüp ağlamaya başladım. "Ne olduğunu açıklamazsan, çözüm bulamayız. Hep böyle kalırız. Kendini toplamanın zor olduğunu sesinden anlıyorum ama bana yine de söylemelisin.

"K-Kwon." Diyebildim. "Devamını söyle hayatım." Dedi yumuşak bir ses tonuyla. Beni konuşmaya teşvik ediyordu. "Kwon beni...öptü." Dedim yavaşça.

Sessizlik hakim oldu. Gergin bir sessizlikti, ikimizde bir şey demek istiyorduk. Ama ne diyeceğimizi bilmiyorduk.

Mesaj sesi duydum, Yoongi'nin telefonundan. Derin bir nefes daha aldım. "Aç kapıyı hadi. Biliyorum artık."

"Olmaz. Dışarıda kal. Sana değmek istemiyorum."

"Saçmalama." Dedi ve bir kere daha konuştu. "Aç hadi. Lütfen. Çok şey atlattık. Böyle basit bir şey yüzünden birbirimizden ayrı kalmayalım."

"O-olmaz."

"Onun yapmak istediği buydu HyeRim. Bizi adım adık birbirimizden uzaklaştırmak. Onun kazanmasına izin veremeyiz."

Anlamı olan bu cümlesine karşılık elimi kapıya uzattım ve ayaklarımı yere indirip kilidi yukarı kaldırdım.

Yoongi içeri girerken dudağımın üstünü elimle ovaladım. Yoongi yavaşça önüme eğildi ve elimi tuttu. "Gel yüzünü yıkayalım. Böyle ağlama."

Dolu gözlerimi kaldırıp ona baktım ve mırıldandım. "Özür dilerim." Azıcık kaşlarını çatarak konuştu. "Özür dilemeni gerektiren bir şey yok." Beni çekerek ayağa kaldırdı ve sarıldı. Ben hala ona değmemeye özen gösteriyordum.

"Senin bir suçun yok." Elleri saçımda gezinmeye başladığında ağlamaya devam ettim. "Daha fazla ağlama."

Sırtımı patpatlamaya başladığında ağlamamı tuttum. "Arkanı dönmelisin." Beni serbest bıraktı. Bende dediğini yaparak arkamı döndüm.

Karşımdaki aynaya bakarken bana arkadan sarıldı. Kafalarımız yanyana gözükürken, gülümseyerek çenesini omzuma yasladı. "Daha fazla ağlama."
İstemsizce bir damla daha düştüğünde kafasını kaldırıp yanağıma bir öpücük kondurdu.

Aynada bu görüntüyü görmek hem garip, hem de çok mutlu hissettirmişti. Azıcık sırıttığımda o tekrar gülümsedi. "Görmek istediğim gülen Hye. Ağlayan Hye'den haz almıyorum. Ayrıca seni yalnızca ben öpebilirim." Dedi ve bu sefer çene kemiğime öpücük bıraktı. Gıdıklandığım için başımı eğmemle Yoongi bir saniye durdu, sonra kahkaha atmaya başladı. "Çok şirindi. Şimdi yüzünü yıka." Önümdeki suyu açtı ve işaret etmesiyle bileğimdeki lastiği saçıma geçirdim.

Eğilip soğuk suyu yüzüme vurarken en çok dudaklarımı yıkamıştım. Bu çok sinir bozucuydu.

Kafamı kaldırmamla birlikte bir kaç peçete sırayla yüzüme yapıştırılırken ben sadece gülümsemiştim. Ardından tüm peçeteler Yoongi tarafından yavaşça yüzüm kurulanarak alındı. Elindeki diğer temiz peçeteyi hafifçe değdirerek kuruladıktan sonra rğilip dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now