yetmiş dokuz : pt.1

1.6K 135 92
                                    

Aramayı sonlandıralı biraz olmuştu ancak ben hala olayın etkisindeydim. O, In Ha'ydı. Benim yerime oynayan ve takımı kurtaran kişi In Ha'ydı.

Takım içinde kazandığım iyi konumu kaybetmekle kalmayacak, o konumu In Ha'ya vermiş olacaktım. Ne de harika!

İyi oynamama rağmen takımdan uzak olduğum süre boyunca benim yerime In Ha oynayacaktı. Benim kadar iyi oynuyor olduğundan gerek maçı kazanmışlardı. Sonra aramızda üstü kapalı bir yarış olacaktı. Hayır, kesinlikle konumumu kaybetmek istemiyordum.

Yoongi gibi olmak istiyordum. Yeri doldurulamayan, olması gereken değerli ve yetenekli bir oyuncu olmalıydım. Çok çalışmam ve çabalamam gerekse bile önemli bir yer kazanmalıydım. Hırslanmıştım.

"Of!" Diye bağırdım sıkıntı içinde. "Lanet olsun." Saçlarımı geriye attım. Ne yapacaktım şimdi? Acilen iyileşmeliydim.

Elimdeki telefona Yoongi'den gelen ani görüntülü aramayı ışık hızında yanıtladım. "Yoon!" Onun konuşmasına bile izin vermeden bağırmam onu korkutmuştu. "Bir şey mi oldu?"

"Benim yerime In Ha'yı almışlar." Duyduğu şeyi sindirdi ve srdından göz devirerek yanıt verdi.
"Sen Kim HyeRim'sin. Kafanı topla ve iyileşmeye odaklan."

"İyi de In Ha'da iyi oynuyor. Kesinlikle yerimi alacak." İşaret parmağını bana doğrulttu. "Bak sen benim sevgilimsin. Ben sana egzersizlerinde yardım edeceğim, öncekinden muhteşem olacaksın. Önceden muhteşemdin, şimdi efsane olacaksın. Tamam mı?" Gülümsedim. "Yine de...bilmiyorum. Her neyse, sen ne yapıyorsun?"

Arjaplanda stüdyosu vardı. "Suran'dan şarkıyı bana göndermesini istedim ama biraz stresliydim, seni aradım bu yüzden." Yüzündeki çaresizlik ifadesi dudaklarımı büzmeme sebep olmuştu. "Yanında olsam sarılırdım."

"Sarılırdım ne güzel, koklardım, uyuklardım... Sen niye oradasın ya..." Yere bakarak konuşması beni de üzmüştü. "Yani iki gün olmadan görüşeceğiz ama sen böyle konuşunca sana acayip sarılasım geldi," dedim ve kurumuş dudaklarımı birbirine bastırdım. "...Şöyle boynuna kafamı gömseydim."

"Şimdi binip geri geleceğim ha." Gülümsedim. "Fena olmaz ama orada kalmalısın."

"Bir süre görüntülü arama açık kalsa olur mu? Biraz çalışacağım ama senin iyi olduğunu bilmek, yani yanımda olduğunu düşünmek beni motive ediyor." Başımı hafifçe gülümseyerek yukarı aşağı salladım. "Tabii ki açık kalabilir Yoongi. Güzel güzel çalış. İşini iyi yaparsan geri geldiğinde sana kocaman sarılacağım!" Gülümsedim. "En çok ihtiyacım olan şey."

Yoongi telefonu bilgisayar ekranına dayadı ve kensini gösterecek şekilde ayarladı ve çalışmaya başladı.

"Aslında bugün Hold Me Tight'ı yayınlayacaktım." Dediğinde tek kaşımı kaldırıp sordum. "Ne? Onun düzgün kaydını almamıştık ki?"

"Sen söylerken kaydetmiştim ben. Kendi kısımlarımı da kaydedip birleştirdim, iyi de oldu," dedi ve biraz sinirli, biraz bitkin şekilde saçını geriye attı. Elini masasındaki takvime götürdü ve ekranda bugünü gösterdi. Üstü işaretliydi. "Bugün yayınlayacaktım ama sen hastanede olduğun için erteliyorum."

"Olsun," dedim ve onun yüzünü daha dikkatlice inceledim. "...ben dönünce düzgün kaydını alırız işte." Yoongi başıyla onaylayıp kafasını bilgisayar ekranına çevirdi. "Öyle yaparız. Sen de iyileşmeye bak. Kafanı yorma. Yarın akşam geleceğim ben, tamam mı?" Başımla onayladım. "Sorun yok. Ben burada iyiyim."

"Bugün rapperlar sokağına gitmeyi planlıyorum. Hava karardığında." Dedi ve elindeki takvimi masadaki yerine geri koydu. "Seni izleyemeyecek olmak üzücü, ama elinden geleni yap hayatım." Duraksamıştı. "Hayatım mı? Bak sen bugün değişik değişik isimler veriyorsun bana. Önce Yoon, şimdi hayatım... İyisin değil mi,ilaçlar mı dokundu acaba?" Elini çenesine götürdü ve dudaklarını birbirine bastırdı. Elimi havada salladım. "İyiyim," dedim ve kıkırdayarak nefes verdim. "...sadece gaza getirmek istedim."

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now