'36'

7.3K 646 468
                                    

"Japonya mı?"

Jungkook inanamazca sorduğunda Taehyung başını sallayarak onu onaylamıştı. Niye Japonya'yı seçtiğini ben de anlamamıştım.

Fakat memnundum.

Sonuçta Taehyung'la başbaşa olacaktım. Nereye gittiģimizin bir önemi yoktu.

"Los Angeles falan seçersiniz sanıyordum." Bu cümleyi kurarken sanki Japonya'yı seçmemizden memnunmuş gibi davranıyordu. "Neyse ki Yoongi ve Jin hyung seçmiş. Onlarla gideceğim ben."

Ona cevap vermek yerine gülümseyip önüme dönmüştüm. Şirketin ülke seçmemizi istemesinin üzerinden iki gün falan geçmişti. Ve Taehyung bana gelip Japonya için fikrimi almıştı. Ben de kabul etmiştim. Açıkçası özellikle gitmek istediğim bir yer yoktu.

Bizim aksimize diğer üyeler ise ayrıntılı bir şekilde düşünmüş, hatta bazıları çatışma falan yaşamışlardı. Neyse ki bu da fazla uzamayarak sonuca kavuşmuştu. Çünkü kimlerle eşleşildiyse o gruptaki küçüğün istediği olacak diye bir karar vermişlerdi. Ancak bu sayede seçim yapabilmişler ve bizim gibi seçimlerini belirtmişlerdi.

Yolculuğumuz dört gün sonraydı. Şirket ise seçtiğimiz yerlerden otel odası ayırtma işlemine başlamıştı.

"Japonya'nın hangi şehrini seçtiniz?" Taehyung bunu otelden oda ayırttırabilmeleri için çalışanlara iletmişti fakat bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum. Bu yüzden Namjoon hyungun sorusuna cevap vermesi için Taehyung'a bakmıştım.

"Osaka." Diye cevaplamıştı.

Namjoon hyung onu başıyla onayladığı o sıra Hoseok hyung pratiklere geri dönmemiz gerektiğini söylemişti. Fakat bu sefer dans pratikleri yapmıyorduk. Herkes kendisinin eksik olduğunu düşündüğü yerleri geliştirme çabasındaydı.

Mesela ben sabahtan beri sesimi ayarlamaya çalışıyordum. Fakat nedense olmuyordu. Sürekli detone oluyor, kelimelerim dudaklarımdan anlamsız bir uyumsuzlukla dökülüyordu. Kısacası esniyor gibiydim.

Taehyung şirketin grupların pratik yapabilmesi için yaptığı küçük konser alanı gibi yerin sahnesine çıktığında eline mikrofonu almıştı.

Yakın bir zamanda Kore'de bir konser verecektik. Bu bizim turlarımıza dahil değildi. Sadece uzun bir süre ara vermemizden kaynaklı ülkemizde iki ayrı gün konser verecektik. Bu yüzden şu sıralardaki boşluğumuzu bòyle değerlendiriyorduk. Sanki konser yarın veya sonraki günmüş gibi provalara falan başlamıştık. Ayrıca benim ekstra çalışmam gerekiyordu.

Vokalim yetersizdi.

Bu durum beni oldum olası korkutuyordu. Fakat şuan için bunu düşünmek istemiyordum. Taehyung sahnedeydi ve kendi solosunu söylüyordu. Ses tonu muhteşemdi. Ekstradan çok fazla çalışması gerekmiyordu. Aynı şekilde Jin hyung ve Jungkook'da öyleydi.

Fakat benim sürekli çalışmam gerekiyordu.

Bazen Taehyung'un ses tonuna sahip olmayı çok istiyordum. Veya diğer üyelerin ses tonu da olabilirdi. Hepimizin ayrı bir şarkı söyleme stili vardı ve bu durumdan pek memnun değildim. Diğer üyelere sürekli nasıl söylemem gerektiğini veya nasıl sòylersem daha iyi olabileceğimi sorardım. Aldığım cevap ise bana pek yardımcı olmuyordu. Sürekli halde farklı şekilde söylediğimizi ve bundan dolayı bana bu konuda yardımcı olamayacaklarını sòylüyorlardı. Aslında bir yerde haklılardı, yardım etmeye kalkıştıklarında kafam karışıyordu. Yinede yardım istemekten ve soru sormaktan geri kalmıyordum.

"Jimin-shi." Diye bağıran Jungkook'la kendime geldiğim sıra anlamıştım Taehyung'un şarkısının sonlandığını. "Söyleyecek misin?"

idol あ vmin ✓Where stories live. Discover now