'49'

5.1K 564 662
                                    

Gergin bir ortam vardı. Ve biraz da sorgu havası.

Oda o kadar sessizdi ki en ufak nefes alma sesi bile büyük bir gürültüye sebebiyet veriyormuş gibiydi. Ben hala Taehyung'un yatağında oturuyor ve gözlerimi etraftaki dağınıklıkta gezdiriyordum. Taehyung benim aksime ayaktaydı, biraz da öfkeli. Çünkü Jungkook açıklama yapmak istememize rağmen bizi konuşturmamıştı. Sadece susmamızı söylemişti, bunu da sert bir dille belirttiği için suçluluk duygusuyla harmanlanan Taehyung'u sinirlendirmişti.

Ama ben Jungkook'un haklı olduğunun bilincindeydim. Normalde bazı konularda bencillik yapan ben olurdum. Lakin Taehyung'un da bencil olduğu tarafları vardı. Hiç Jungkook'un açısından bakmıyordu. Suçluyduk işte, hemen öylece kabullenmesini beklememeliydik. Ben bunun bilincindeydim. Gelin görün ki Taehyung sakladığımız halde yersiz bir destek bekliyordu. Onların saygı duyması gerektiģini savunuyordu.

Biraz da ona göre üyeler destek çıkmayacakmış gibi geliyordu. Evet, bunu öncesinden konuşmuştuk ve bu konu hakkında uzunca bir süre tartışmıştık. Elbette ki destekleyeceklerini, saygı duyacaklarını biliyordum. Emindim hatta. Sadece sakladığımız için kızacaklarından dolayı endişeliydim. Hatta Taehyung'da böyle düşünüyordu. Ama nedendir bilinmez zaman geçtikçe olumsuz düşünmeye başlamıştı.

"Bu nasıl olabilir ya?" Uzun süren sessizliğin ardından Jungkook hala daha sinirli olduğunu belli etmek istercesine hiddetle konuştuğunda bakışlarımı saliselik ona çevirmiştim. "Bu nasıl mümkün olabilir?"

"Garip olan ne?" Taehyung'da Jungkook'tan aşağı kalmayarak öfkeyle konuştuğunda çattığım kaşlarımın altından Taehyung'a bakmıştım. Ama o bana bakmaktan oldukça uzaktı. Sert bakışlarını Jungkook'a dikmekle meşguldü. "İkimizin sevgili olması mı? Yoksa iki erkeğin sevgili olması mı?"

"Taehyung!" Uyardım ve aniden ayağa kalktım. Bu sayede Taehyung'un bakışları beni bulmuş olsa bile Jungkook Taehyung'u izlemeyi tercih etmişti. "Onu anlamaya çalışmıyorsun."

"Aksine Jimin-" Başını hafifçe iki yana sallamış, bakışlarını yavaşça kendisine bakan Jungkook'a çevirmişti. "-anlamaya çalışıyorum. Bu yüzden sorular soruyorum. Ve bir cevap bekliyorum."

Jungkook cevap vermedi. Aradan saniyeler geçti ama tek bir kelime dahi etmedi. Bu yüzden şaşırdığım için büyülttüğüm gözlerimle ona baktım. Fakat o dudaklarını mühürlemiş, gözlerini bizim üzerimizden çekmişti.

"Jungkook." Yumuşak bir ses tonuyla konuştum. Taehyung'u haksız çıkarmak zorundaydı. Tamam kızmakta haklıydı ama en azından Taehyung'u haksız çıkarmalıydı.

"Biz bir aileydik." Jungkook dalgın bir şekilde konuşmuştu konuşmasına fakat ses tonunun aksine fevri hareketler sergiliyordu. Elleri asice saçlarının arasından geçiyor, daģınık kıyafetlerin arasında bir ileri bir geri yürüyüp duruyordu. "Bu garip yani, anlatabiliyor muyum?"

Taehyung konuşacak gibi olduysada elimi susmasını işaret edercesine kaldırmış ve susturmuştum. O da bu tavrım karşısında göz devirmişti. Ama şu an için bu umurumda bile değildi, en azından benim sözümü dinleyerek susmuştu.

"Nasıl birbirinize o gözle baktınız? Nasıl birbirinize karşı böyle hissettiniz?" Umarım Jungkook şok olduğundan dolayı böyle konuşuyordur diye düşünmüştüm. Aksi takdirde olumsuz bir tepkiyi kaldırmak için hazır değildim. Özellikle de ailem dediğim bu insanlardan yana hayal kırıklığına uğramak bile istemiyordum. "Bir de bize o kadar oyun oynadınız. Hiç mi üzülmediniz ya? Biz de geri zekâlı gibi şakaya vurup, gülüp geçmiştik. Ne güzel salak yerine koymuşsunuz bizi."

idol あ vmin ✓Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon