'45'

5.9K 514 548
                                    

Hayat zaman zaman zorlaşabiliyordu. Herkesin bir derdi vardı, altından kalkmaya çalıştığı. Bazen tüm dertler birleşip omuzlarına yüklenirdi insanın. Kaldıramayacak gibi hissederdin sürekli ama bir şekilde kaldırmak zorunda kalırdın. O dönemler ağlamayı, üzülmeyi veya ne bileyim kendini tüm her şeyden soyutlamayı tercih ederdik. Çıkmaz bir sokak gibi gelirdi her şey bize. Bir türlü çözüm bulamamak bir yana sanki daha çok bitap düşmek için elimizden geleni yapıyorduk.

Fakat bazen benim için daha da zor geliyordu hayat. Tüm bu yoğun programımın ardından kendi dertlerim de vardı. Tüm insanların gözünün senin üzerinde olduğunu bildiğin o zaman üzülmek gibi bir lükse sahip olamıyordum. En ufak bir şey bile sanal alemde evrim geçiriyor, birden büyütülüyordu. Ve destek yorumlarının yanı sıra kötü yorumlar da alıyorduk. Kafamı her türlü şey kolayca meşgul edebiliyordu. Destek yorumlarını da okurdum ben, beni destekleyenlere saygı duyardım. Ama kötü yorumları da okurdum işte. Her ne kadar umursamak istemesem bile kafama takardım. Kendime sorular sorardım sürekli.

Nasıl daha iyi olabilirim?

Nasıl zayıflayabilirim?

Ne yaparsam beni severler?

Neden bu kadar nefret alıyorum?

Neden beni sevmiyorlar?

Onlara kötü mü davranıyorum?

Sevimsiz miyim?

Çok mu kiloluyum, benden bu yüzden mi nefret ediyorlar?

Şarkı söyleyemiyor muyum?

Bunun gibi bir sürü soru zihnimi meşgul ediyordu. Bazı zamanlar delirecekmiş gibi hissederdim. Kendimi içkiye verip saatlerce ağlardım. Ama işte işler tek benim dertlerimle bitmiyordu. Ailem dediğim insanların da başına geliyordu böyle şeyler. Bir de oturup onlar için üzülüyordum. Onlar zarar görecek diye çok korkuyordum.

Ödül tòrenlerinde ağlamaları bile canımı yakıyordu. O kadar uğraş veriyorduk ki, kendi ailemizi göremiyorduk biz. Konuşmaya vaktimiz olmuyordu. Ama kamera açıldığı an yorgun bakışlarımızın altından gülümsüyorduk. Tamam, seviyorduk bu işi. Herkes ailemiz olmuştu bizim. Bu yüzden sahnelerden de kopmak istemiyorduk.

Ama çok yorgunduk.

Bahsettiğim şey fiziksel yorgunluk değildi. Ruhsal olarak acı çekiyorduk, ruhumuz bitkindi bizim. Bazı zamanlar yaşamıyormuş gibi hissediyordum. Ama bazı zamanlar da fanlarımız sayesinde çok mutlu oluyor, yaşadığımı hissediyordum.

Çok kez pes etmek istedim, istedik. Tüm eşyalarımızı toplayıp ardımıza bile bakmadan ailelerimizin yanlarına dönmek istedik.

Bunun en büyük örneği Hoseok hyungtu. Fanlardan destek mesajları aldığımız o dönemlerde ona hiç mesaj atılmadığı o dönem hüzünlü gözlerini kaçırarak konuştuğu bir video vardı. Bize gelen mesajlara bile sevinememiştik onun o halini görünce. Sonra ona çirkin demişlerdi. Gruptan gitmesi için tag başlatmışlardı.

Meşguldük ama görüyorduk. Görüyorduk işte her şeyi. Hoseok hyung psikolojik tedavi görmüştü genç yaşında. Kimseye söylememiştik, söyleyememiştik. Yoongi hyung eşlik etmişti ona hep.

Ve biz bağırmak istemiştik. O iyi değil, o bir insan, psikolojik tedavi görüyor, üzerine gitmeyin daha fazla. Ama susmuştuk, gözyaşlarımızı içimize atıp gülümsemiştik. Ve Hoseok hyung gitmek istemişti. Ailesinden vazgeçecek seviyeye gelmişti. Jungkook çok ağlamıştı. Gerçekten çok ağlamıştık. Sonra Hoseok hyung vazgeçmişti. Bizi bırakamamıştı.

idol あ vmin ✓Where stories live. Discover now