'56'

4.6K 521 751
                                    

monsta x - lost in the dream

Odamdaydım.

Evet, Taehyung'un benden ayrılmasının üzerine şaşkınca bize bakan arkadaşlarımın arasından kendimi zorlukla dışarı atmıştım. Ayrıca odaya girer girmez kapıyı kilitlemeyi de ihmal etmemiştim. Yalnız kalmak istiyordum. Gerçi Taehyung beni bırakmıştı, bunun ötesi bir yalnızlık var mıydı bilmiyordum ama bedensel olarak da yalnız kalmak istiyordum.

Bir kaç kere odamın önüne gelip kapımı tıklatmışlardı lâkin en sonunda onlar da beni yalnız bırakmakta bulmuşlardı çözümü. Bu da işime gelmişti işte. Kendi başıma yere çökerek ağlamak için mükemmel bir ortamdı ama sırf sesim duyulmasın diye kendimi sıka sıka ağlamaya çalışmam beni yormuştu.

Üstelik kalbim sıkışıyordu.

Kalbimin tam orta yerinde inanılmaz bir ağrı vardı. Nefes alamıyordum. İlacım tam karşı odamda duruyordu ve ben onun yanından gideli, benden ayrılalı bir saati geçkin bir süre olmasına rağmen yanıma hiç gelmemişti. Oysa ki o gelseydi direkt aralardım odamın kapısını onun için. Ama gelmemişti işte. Bu beni yeniden ağlamaya zorlamıştı. Bu sefer tutmamıştım kendimi. Hıçkırıklarımı odaya serbestçe bırakmıştım. Avuç içlerim tırnaklarımı avuçlarıma batırmaktan dolayı acıyordu. Ama devam etmiştim bunu yapmaya. Kendimi salmıştım bir nevi. Tabii bu hıçkırıklarım diğerlerinin kulağına da ulaşmıştı.

Peki ya sen Taehyung? Diye düşünmüştüm. Taehyung'da duyuyor muydu hıçkırıklarımı?

Tamam şu an iyi bir ruh hali içerisinde değildi, belki de gidip yeniden konuşmam gerekiyordu. Çünkü ani bir karar vermiş gibi hissediyordum. Yine de beni bırakmış olduğu gerçeği bir türlü aklımdan çıkmıyordu.

"Jimin." Jin hyungun sesini kendi hıçkırık seslerimden dolayı zar zor işitsem bile bir karşılık vermemiştim. "Hadi aç şu kapıyı."

"İstemiyorum hyung." Zorlukla konuşmuş, bacaklarımı kendime doğru çekmiştim. Hala daha kapımın önünde yere çökmüş bir vaziyette oturuyordum. Yerimden bir milim bile kıpırdamamıştım.

"Hyung bu böyle olmayacak." Jungkook'un sesini işittiğim o an dikkatimi ona vermiştim. Bana yönelik konuşmadığını anladığımdan dolayıydı belki de. "Ben Taehyung hyungu çağıracağım."

Sonra sessizlik olmuştu. Ben de onu çağıracağını duyduğum için boğazımdan firar eden hıçkırıklarımı durdurmaya çalışmıştım. Ama nafileydi. Bir türlü ağlama isteğimi bastıramıyordum. Ve uzun süredir hiç bu şekilde ağladığımı da hatırlamıyordum. Çünkü nefesim kesilmişti artık, göğüsüm hızla inip kalkıyordu. Ayrıca ağlamak beni güçsüz düşürmüştü. Sanki ayağa kalkıp hemen dibimde duran yatağıma gidemeyecek gibi hissetmiştim.

Tanrım, ben Taehyung'u çok seviyordum. Ona sırf aptallığım yüzünden geç kavuşmuştum zaten. Kaybedemezdim, gitmesine izin veremezdim. Ondan daha fazla mahrum kalamazdım. Kapım yeniden tıklatıldığında derin titrek bir nefes almıştım.

"Jimin." Ve o ses. İçimi titreten, yakıp kavuran bu ses güç olmuştu benim için. Taehyung gelmişti çünkü. Hemen aptal bir heyecana bürünen ben ayaklanıvermiştim. Bana sarılmasına ihtiyacım vardı. Sonrasında bana kötü bir şaka yaptığını söylemeliydi. Ardından saçlarıma öpücük kondurup sonsuza kadar beni bırakmayacağını söyleyen fısıldayışlarını dinlemek istiyordum. Ama korkuyordum da, istediklerim olmazsa diye. "Kapıyı açar mısın lütfen."

Ayaklanır ayaklanmaz, bir kaç derin nefes alarak ağlama isteğimi bastırmaya çalışmıştım. Sonrasında normalde kapı kilidini açmak için uzanması gereken ellerimle yanaklarımdaki ıslaklığı kurulamaya çabalamıştım. Becerebildiğim söylenemezdi, bir yenileri eklenip duruyordu. Ben de umursamayarak hemencecik kapıyı açmıştım.

idol あ vmin ✓Where stories live. Discover now