İşkence

14.3K 715 646
                                    

"Savaş kaçmış!"

  Tuna'nın dediği şeyle Barlas hızlıca ayağa kalkmıştı.

"Ne demek kaçmış lan!? Onca adam ne işe yarıyor o zaman!?"

"Birazdan öğreniriz."

  Kaan da ayağa kalkarken kapıya doğru ilerlemeye başladılar. Tabi kapının önünde ben olunca akıllarına bende gelmiştim.

"Havin sen burada kal."

"Hayır kalmayacağım!"

  Tuna tam tekrar ağzını açmışken ona fırsat vermeden tekrar konuştum.

"Savaş'ı bulup yakalama ihtimaliniz var. O yakalanıp depoya götürülürken ben de görmek istiyorum. Ha, oldu ki yakalayamadık herhalde adamlarınızı cezasız bırakmayacaksınız. Belli ki çoğu ajan. O vereceğiniz cezayı da ben vermek istiyorum. Belki de Berfin'in yerini öğrenebilirdik! Fakat onların beceriksizliği yüzünden belki de Berfin ölebilir. Sonuçta Savaş kaçtığı için intikam uğruna Berfin'e zarar verme ihtimali çok yüksek!"

  Derin bir nefes alıp tekrar ağzımı açtım.

"Kararım kesin. Siz ne derseniz deyin, ben de geliyorum!"

  Bunu demem üzerine Tuna daha fazla uğraşmak istemiyormuş gibi elini salladı.

"İyi tamam gel."

  Yüzümdeki gülümseme ile kapıdan çekildim. Sırayla odadan çıkarlarken Barlas bana yandan bir bakış atmıştı. Umursamadan peşlerinden ilerledim. Kapıdan çıkıp bahçede ilerlerken yanımıza bir adam geldi.

"Efendim arabalar hazır."

  Tuna hiç oralı olmadan elini defol dermişcesine salladı. Kaan ve Barlas da onu görmezden gelirken ben gülümseyerek baş selamı vermiştim. Adam ilk şaşırsa da sonradan yüzündeki gülümseme ile aynı şekilde karşılık verdi. 

  Yürümeye devam ederken ister istemez adamlarına gösterdikleri tavırlarına sinir olmuştum. Adam onun için çalışıyordu sonuçta. Ölme olasılığı çok yüksekti fakat yine de çalışıyordu. Azıcık daha kibar olamazlar mıydı? Hem burada olduğunu göre Savaş'ın kaçmasıyla ilgili bir bağlantısı yok, onun suçu değil. Niye sinirlerini ondan çıkarıyorlar ki?

  Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi dağıttım. Niyeyse bir anda insafa gelmiştim. Ne ara bu kadar düşünceli oldum lan ben!? 

  Bahçeden çıktığımızda önümüzde iki tane siyah araba duruyordu. Arabalar müthiş idi! Bayılmıştım!

"Biz Kaan ile sizi takip edelim. Ben yola fazlasıyla hakim değilim bu sefer."

  Barlas kafasını sallayıp öndeki araca doğru ilerlerken onu takip ettim. Kaan ve Tuna da arkamızdaki arabaya doğru ilerlemişti. Hızlıca sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa yerleştim. Barlas arabayı çalıştırıp bana bakmadan konuştu.

"Kemerini tak."

  Dediği şeyle harbiden kemerimi takmadığımı fark ettim. Hızlıca kemeri takarken Barlas gaza bastı. Kısa bir an arkaya yapışırken ister istemez yüzümde bir gülümseme olmuştu. Kendi tarafımdaki camı sonuna kadar açıp kafamı çıkarttım. Saçlarım uçuşurken otuz iki diş gülüyordum. 

"Kızım bak yüzüne bir şey gelir, yapma şunu!"

"Ama anne çok güzel oluyor! Hadi sende yap!"

  Aklıma küçükken annemle kurduğum diyalog gelirken yüzümdeki gülümseme sırıtmaya dönüşmüştü. Tabi sırıtışımın ne kadar neşeli bir sırıtış olduğu tartışılırdı. Küçükken de annem babam fark etmez, arabayı her kullandıklarında camı açıp kafamı dışarıya uzatırdım. Hatta bazen abimde bana katılırdı. Bazen katılmasının sebebi ise annemden çekinmesi idi. Ben o zamanda kafama buyruk olduğum için çok takmıyordum fakat abim takıyordu. Zaten hatırladığım kadarıyla ne annemin ne de babamın sözünden çıkmazdı. 

HackerWhere stories live. Discover now