Hatırlamak

4.4K 311 130
                                    

  Eva birkaç dakika önce odadan çıkmıştı. Hala konuşasım yoktu. Her yerim ağrıyordu. Psikolojik olarak çok yorgundum fakat Eva'nın dedikleri bana güç vermişti. Az da olsa kendimi daha iyi hissediyordum. Az önce de serumumu yenilemek için giren hemşire çıkmıştı.

  Kafamda ki boyunluk yüzünden kafamı hareket ettiremiyordum. Bedenime bir sürü kablo bağlanmıştı. Yanımda ki kalbimin ritmini ölçen makine ise sürekli ötüp başımı şişiriyordu. Bir yerden sonra bu, aşırı sinir bozucu oluyordu. Makineyi milyonlarca parçaya ayırmak için yanıp tutuşuyordum!

  Nefes almak bile güçken kafamı başka şeylerle meşgul etmeye çalıştım. Yoksa gerçekten ayaklanıp makinenin içinden geçecektim. 

  Aklıma Maske geldi. Acaba şuan ne haldeydi? Benden daha mı kötü yoksa benden daha mı iyi? Barlas ve Eva yoğun bakımda olduğunu söylemişti. Peki o gerçekten Maske miydi? Ya kaçtıysa ve bizi yine kandırıyorsa? Ya tekrar aynı şeyleri yaşamaya maruz kalırsam?

  Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde kendimi ağlamamak için tuttum. Odaya her an biri girebilirdi ve ben o kişinin beni ağlarken görmesini istemiyordum. Ayrıca yeterince ağlamıştım. Daha fazla ağlayıp kendimi daha da harap etmek istemiyordum.

  Acaba nasıl öleceğim, diye istemsizce içimden geçirdim. Her türlü şeyi yaşamıştım. Kaçırılma, işkence, oyuncu, ajan, fahişe... yapmadığım bir şey kalmış mıydı? Aslında kalmıştı. Normal bir yaşam sürmek. Bir tek bu kalmıştı. Sessiz, sakin, huzurlu... bir tek bunlar kalmıştı.

  Önceden sessizlikten ve sakinlikten nefret eden, sürekli bir aksiyon arayan ben, şuanda o istemediğim sessizliği ve sakinliği deli gibi istiyordum. Bütün gün yatıp uyumayı ve başka hiçbir şey yapmamayı da ben istiyordum. Konuşmamayı, hareket etmemeyi, gözümü bile açmamayı ben istiyordum.

  Eskiden, bu olayların hiçbirini yaşamadan önce de istediğim olurdu. İşimden bıktığımda, bilgisayara bakmaktan gözlerim ağrıdığında... Ama şuan çok farklıydı. O zamanlar sadece işimi yapmaktan yorulmuştum. Şuan ise yaşamaktan yorulmuştum. Nefes almak, birileri ile konuşmak, normal günlük rutinleri yapmak artık eskisi kadar acayip gelmiyordu gözüme. Ne olacaktı ki yapınca? Yaşasam ne olacaktı ki? Daha çok acı çekmek için mi yaşıyordum? Peki ya ölürsem?

  Ölmeyi hiç bu kadar istememiştim. Ölmek kadar uzun bir süre boyunca uyumayı hiç bu kadar istememiştim. Bu düşüncem bile içimin acımasına yeterdi. Hiçbir şeyi umursamayan, kafasına takmayan ve ne olursa olsun yaşamaktan zevk alırdım ben. Aksiydim, huysuzdum fakat yine de içten içe mutluydum. Gülebiliyordum.

  Şuan bunların hangi birini yapabiliyordum ki? Nefes almak bile benim için katlanılamaz bir acıyken, nasıl kahkahalarla gülebilirdim ki? Sanırım bunları yaşamadan önce bana gülmekten zevk almayacağımı, gülmenin bana acı vereceğini söyleseler koca bir kahkaha atardım. Katıla katıla gülerdim fakat görünen o ki şuan, halime acımaktan başka bir şey yapamıyordum.

  Daha ne kadar üzülecektim? Daha ne kadar canım yanacaktı? Hiç bitmeyecek miydi? Sonsuza dek böyle mi gidecekti hayatım?

  Gitmemeliydi. Acılar içinde ölmeyecektim. Yaşadığım son şeyler kötü ve acınası şeyler olmayacaktı. Ne olursa olsun mutlu olmanın yolunu bulacaktım. Eskisi gibi gülecektim. Ne kadar sürerdi bilmiyordum fakat gülecektim. Bu yaraları öyle ya da böyle kapatacaktım. Ve bunu kimseden yardım almadan, tek başıma halledecektim. Birilerine güvendikçe, birilerine yaslandıkça her şey daha da kötüleşiyordu. Kim olursa olsun ister abim ister Barlas ister Eva, karşımda kim olursa olsun güvenmeyecektim. Bu hayatta tek başımaydım. 

  Barlas ile tanışınca bu gerçeği unutmuştum fakat yaşadıklarım bu gerçeği benim yüzüme defalarca, en kötü şekilde çarpmıştı. Acımı da mutluluğumu da tek başıma yaşayacaktım. Hiçbir zamana birisine ihtiyaç duymadım, duymayacaktım da.

HackerWhere stories live. Discover now