Final

8.6K 408 1.1K
                                    

Barlas Doğan'dan:

  Kaç saattir kapının önünde bekliyorduk. Geçen her saniye ruhumda ki acıyı daha da deliyordu. Havin'in bakışları asla gözümün önünden ayrılmıyordu. Hayat onun için durmuştu sanki. Gözleri o kadar donuk, o kadar ifadesizdi ki.

  Göğsümde ki ağrı artık kusma isteğimi uyandırıyordu. Sanki ağrıyı kuracaktım. Kusup ağrıdan kurtulacaktın.

"Bir şey olmaz dimi?"

  Bakışlarım Kaan'ı buldu. Birkaç saat içinde bir insan nasıl en bitik hali alabilecekse şuan o haldeydi. Ağlamaktan göz altları şişmiş ve kızarmış, saçları dağınık, yüzü ıslak, dudakları kıpkırmızı, sesi kısık, güçsüz, bitkin...

"Aklımda ki şey olmaz dimi?"

  Kaan sorusunu yinelerken gözlerinden tekrar yaşlar süzülüyordu.

"Olmaz. Olmaz Havin güçlü. O çok güçlü. Ona hiçbir şey olmaz."

  Eva'nın burnunu çekerek dediği ile Kaan ona baktı.

"Ya olursa?"

"Olmayacak dedim."

  Sesini güçlü tutmaya çalıştığı belliydi fakat başarılı olduğu söylenemezdi. Cılız, ağlamaklı bir sesle konuşuyordu.

"Eva'ya katılıyorum. Havin bu zamana kadar bütün zorlukları yendi. Elbet bunu da yener."

  Tuna'nın dediğinden sonra tekrar bir sessizlik oluştu. Aklıma Havin ile olan anılarım geliyordu. Daha sonra onunla doğru düzgün hiç vakit geçiremediğimi fark ettim. Evet, birlikteydik fakat nasıldı? Hiç yalnız kalamamıştık, birlikte vakit geçirememiştik, gülüp eğlenememiştik düzgünce. Bir fotoğrafımız bile yoktu. Birbirimize ait, ondan bana ya da benden ona kalan hiçbir şeyimiz yoktu. İkimizin birlikte olduğu hiçbir nesne yoktu.

"Niye bu kadar uzun sürdü o zaman? Kazadan sonra bile bu kadar uzun sürmemişti ameliyat."

  Ortamda derin bir sessizlik oluşurken aklımdan kötü ihtimalleri atmaya çalışıyordum. Bence de uzun sürmüştü. Hemde çok uzun.

"Bize öyle geliyordur. Çıkarlar birazdan."

  Tuna bu cümleyi kurduktan sonra başka hiç kimse konuşmadı. Arada sırada Eva'nın burnunu çekme sesi geliyordu. İster istemez bakışlarımı onda sabitledim. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, kafasını eğmiş yere bakıyordu. Gözlerinden hızlı hızlı yaşlar süzülürken ses çıkartmıyordu. Onun, o halini görünce Havin'e gerçekten değer verdiğine inandım. Yıllardır görüşmüyorlardı fakat buna rağmen bu denlice fazla ağlayabiliyordu. Eğer değer vermeseydi bu kadar değil, neredeyse hiç ağlayamazdı.

  Bakışlarım Tuna'yı buldu. Her zamanki gibi aramıza kıyasla o daha sakindi. Kaan'ı teselli etmekle uğraşıyordu. Arada sırada da Eva'ya bir göz atıyordu.

"Eva biraz bize yaklaşsana."

  Tuna'nın dediği ile Eva kafasını kaldırıp kaşlarını çattı.

"Niye ki?"

"Biraz bize uzak duruyorsun diye dedim."

  Eva kafasını sallayıp ayağa kalktı. Tuna'nın yanında ki oturağa oturup tekrar aynı pozisyonunu aldı.

"Neden hala doktor çıkmadı?"

"Çıkarlar birazdan dedim ya Kaan."

"Çıkmıyorlar ama! N'oluyor içeride bu kadar saat?"

  Bağırarak dediği şeyle Eva ağzını açtı.

"Bence de bir terslik var. Kesin bir şey oldu."

HackerWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu