İkinci Yaşam -50-

16K 1.6K 976
                                    

Bulunduğumuz oda, kahverengi kare bir masanın ve etrafında dört sandalyenin sığabileceği kadar büyüklükteydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Bulunduğumuz oda, kahverengi kare bir masanın ve etrafında dört sandalyenin sığabileceği kadar büyüklükteydi. Oturduğum yerden incelediğim koyu renkli duvarlar üstüme üstüme geliyormuş gibi hissediyordum. Sanırım bu psikolojide olan tek bendim çünkü ne sol tarafımda oturan Antonia ne de sağ tarafımda oturan, duruşunun bile beni tedirgin ettiği Julian bunu umursamıyormuşa benziyordu. Sadece birbirlerine dimdik bakmakla meşguldüler.

Evet, Antonia'nın dahiyane (!) fikri Julian'ı da içeriyordu. Daha doğrusu, her şey Julian'a bağlıydı.

Antonia konuştuktan kısa bir süre sonra onun da istediği gibi Julian ile anlaşmak için buluşmaya karar vermiştik. Bu tamamen Antonia'nın planıydı. Ben asla ama asla işim düşse bile Julian'dan yardım isteyecek kadar kafayı yememiştim. Gel gör ki, yine de bu masada onlarla oturmaya mahkum edilmiştim çünkü Antonia'ya güvenmiyordum. Bensiz konuştuğu an Julian'a ne diyeceği hiç belli değildi ve kütüphane olayından bahsederse eğer, sonum gelirdi.

"Doğru anlamış mıyım bakalım. Kraliçeyi, mührü sana vermesi için ikna etmemi istiyorsun."

Keskin bir dille konuşan Julian dirseklerini masaya dayadı ve Antonia'ya doğru eğilerek gözlerini kıstı. "Bunu kabul edeceğimi sana düşündüren ne?"

Antonia, Julian'ın tavırlarından ürkmemişti. Aksine suratında soğuk bir gülümseme oluştu. "Daha teklifimi dinlemedin bile," diyerek Julian gibi o da dirseklerini masaya dayadı. Benim gözlerim ise ikisinin arasında gidip geliyordu. Aralarında adeta bir soğuk savaş var gibiydi ve ben gâlibin kim olacağı konusunda bir hayli meraklıydım.

"Öyle mi? Bana bunu yaptıracak kadar kendine güvendiğin teklifin nedir?"

Julian ellerini birleştirerek öne eğdiği bedenini tekrardan sandalyeye yasladı. Suratında ciddi bir ifade olsa da sözlerinin arasında alttan alttan Antonia ile alay ettiğini hissetmiştim. Onu cezbedecek kadar büyük bir teklif yapmasını imkansız görüyordu belki de. Eh, bir bakıma da haklıydı. Ben de duymadan önce Antonia'ya deli muamelesi yapmıştım.

"Teklif benim. Sana kendimi sunuyorum."

Julian'ın gözleri kısıldı. Onunkiyle ters oranda ise Antonia'nın suratındaki sırıtış büyümüştü. "Eğer mühre sahip olup ailemin başına geçebilirsem, bana sahip olursun. Bunun ne demek olduğunu anlıyorsun değil mi? Ülkenin en büyük ailelerinden biri olan Rivera Ailesi, sana ait olmuş olacak." Karakterine uymayacak şekilde kıkırdadı. "Fena teklif değil, ne dersin?"

"Erkeklerin boyunduruğu altından kurtulmanı sağlayacak olan mührü, bir erkeğin boyunduruğu altına girmeyi kabul ederek mi kazanacaksın? İstediğin bu mu?"

Lafları iğneleyiciydi. Fakat söylemese de teklifin ilgisini çektiği anlaşılıyordu. Julian gibi birisi bu fırsatı asla kaçırmazdı. Kraliyet ailesinden sonra önde gelen ailelelerden biriydi Rivera ailesi. Öyle bir gücü kendinde bulundurmak Julian'a harika bir katkı sağlardı. Bu yüzden direkt kabul eder diye düşünmüştüm ama beni şaşırtarak Antonia'yı sorgulamayı seçmişti.

İkinci Yaşam 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin