İkinci Şans - Kim Bu Cassandra?

12.2K 1K 811
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Başlıyoruz, inanamıyorum...

Normalde bölüm gününü cumartesi yapmak istiyordum çünkü öyle olunca son bir kez cuma günü geceye kadar düzenleyebilir ve cumartesi rahat kafayla atabilirim diye düşündüm. Ancak o kadar çok cuma günü gelmesini isteyen oldu ki kıramadım sizleri. Bu seferliğine cuma atıyorum ama normal bölüm günlerimizi cumartesi yapacağım gibi duruyor. 

Neyseee çok lafa tutmadan iyi okumalar diliyorum. 

Oy ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen ❤︎

***

Yeni bir gündü.

Doğmaya başlayan güneşle turuncu bir renge bulanan gökyüzü, krallığa giriş yapmış yeni misafirlerine serin bir esinti bahşetti. Sanki kim olduklarını biliyormuşçasına saygılı bir esintiydi bu. Doğa olacaklardan haberdardı, tıpkı yeni güne gözlerini açan bir canlıydı adeta. Gelen kişileri selamlarmış gibi sallanan sararmış yapraklardan birkaçı, esen rüzgarda süzülerek yeni kesilmiş çimlerin arasına karışıyordu. 

Toprağın gerçek sahibi yeniden buralara ayak basana kadar yüzyıllar geçmişti sanki. Varlığı ve yokluğu birmiş gibi her yerden adı silinmiş, herkese unutturulmaya çalışılmıştı. Gel gör ki, görünürde bir sıkıntı olmamasına rağmen esen rüzgarda bile acı haykırışlar hissediliyordu. Unutturulmaya çalışılmıştı, fakat çocukluğunu geçirdiği tüm bu topraklar onu unutamamıştı. Şimdiyse gelişi sessiz bir şenlikle kutlanıyordu sanki. Değişimin yaklaştığı insanların kalplerine doğmaya başlamıştı.

"Yolu bilerek uzatıyormuşsun gibi gelmeye başladı. Öyle mi dersin kızıl kafa?"

Yükselen güneşle dağılmaya başlayan turuncu ışıklar karanlığı da beraberinde götürüyordu. Sıcaklık yavaş yavaş etrafa yayılırken artan ışık, kan kırmızı saçlarının bir kısmını kapattığı alnını aydınlattı. Keskin yüz hatları sinirle çenesini kasmasıyla daha da gerilmişti. 

"Kardeşinin hatırına sabahtan beri susuyorum ama tek kelime daha edersen o kafanın yerinde kalacağından şüpheliyim."

Zack, hiçbir zaman sabırlı bir insan olmamıştı. Yine de tüm bu yolculuk boyunca karşısındaki küstah, kendini bir şey sanan, mavi gözlerini kısarak alayla kendisine bakan bu yeni yetmeye dayanabildiği kadar dayanmıştı. O da sırf Ethan'ın ricası diyeydi. 

Adrius, amacına ulaşmış bir çocuğun sevinciyle beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. Tüm bu seyahat oldukça sıkıcıydı, bir de buna taştan farksız bir suratla karşısında oturan veliaht eklenince sıkıntıdan patlamasına ramak kalmıştı.

"Bak şöyle yapalım. Sen bunca yıl bizim krallıkta nasıl öldürülmeden saklandığını anlat ben de dinliyormuş gibi yapıp içten içe ölmüş olmanı dileyeyim," dedi boynuna kadar uzayan kıvırcık saçlarını geriye atarak. Artık kesmesi gerektiğini biliyordu ama hem buna üşeniyor hem de...üşeniyordu.

İkinci Yaşam 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin