İkinci Yaşam -21-

17.9K 1.8K 392
                                    


İnsanı tek bir duygu mahvedebilir, sonunu getirebilir ve göğüs kafesinin içindeki kalbinin sıkışmasına yol açabilirdi. Birden fazla duygu karmaşası içinde olduğunda da işler daha çok kötüleşirdi.

Eğer üzerine bir sınır çekmezse duyguları patlama noktasına gelirdi. Bense şu an o sınırın üzerinde ileri geri gidip duruyordum. Mutluluk, heyecan, rahatlama... duygularım sabun gibi köpürüyordu adeta.

"Sen..." Zack'in batan güneşin yaydığı ışınlarla gölgelenen sırıtışı tüm mutluluğumun üzerine kocaman bir taş oturmasına ve ayakuçlarımdan beynime ulaşan sinir elektriklenmesinin baş göstermesine sebep oldu. Hem bu kadar geç gelmişti hem de bana bakarak pis pis sırıtıyordu!

Ona doğru adımladığımda esen akşam rüzgarlarıyla dalgalanan elbisemin etekleri ve altın sarısı saçlarımla ürkütücü bir görüntü sunmuş olmayı diliyordum. Ancak adımlamamla sırıtışı daha çok büyümüş, üstelik kaşlarını da hafifçe kaldırmıştı.

Ürkmemesi çok normaldi, onun etrafında bulunmam tıpkı sevimli bir tavşanın tehlikeli bir kurda yaklaşması gibiydi. Buradaki kurt olmayı çok isterdim fakat maalesef etrafta zıplayan küçük bir tavşandan farkım yoktu onun gözünde.

Onun kendini beğenmiş suratına aldırmamaya çalışıp bıkkınca bir nefes verdim havaya. Kurt ya da başka bir şey olması beni ilgilendirmezdi, burada emirleri verecek olan bendim.

"Sadece meraktan soruyorum, bu kadar geç gelmenin gerekçesi nedir acaba?"

Omuzlarını kaldırıp indirdi ve düşünüyormuş gibi başını yana yatırdı. Aramıza kısa bir sessizlik girdikten sonra pantolonunun cebine koyduğu ellerini çıkardı ve bana doğru adımlamaya başladı. Attığı her adım sert tavrını ortaya koyduğunu belirtircesine bağırıyordu adeta.

"Bir düşünelim, canım öyle istedi."

Aramızda kısa bir mesafe kalınca uzun boyundan dolayı başımı kaldırıp ona bakmak zorunda kaldım. Kan kırmızı saçları başını bana eğmesiyle alnına dökülmüş, acı kahveyi andıran gözleri içimi görebiliyormuşçasına yoğun bir şekilde suratımda geziyordu.

Kendinden emin duruşu altında ezildim. Böyle bir çocuğu kullanabilir miydim ki?

"Demek canın istedi, anlıyorum," dedim aynı şekilde kendimden emin bir duruş sergileyerek. Her ne kadar ürkmüş olsam da geri adım atmayacaktım, atamazdım.

"Ancak burada olduğun gerçeği, özel korumam olmayı kabul ettiğin anlamına gelir." Yüzüme onunki gibi sevimsiz bir sırıtış kondurdum ve devam ettim. "Artık benim emirlerimi uygulayacaksın değil mi? Canının istediğini yapamazsın anlamına gelir bu. Neyse ki ben alçakgönüllü biriyimdir. Bu seferki hatanı affediyorum ancak bir daha olmasın."

Ölmek istiyorsan daha kolay yollar da vardı be Melis.

Üzgünüm ancak baştan ağırlığımı koymazsam bu şekilde davranmaya devam ederdi. Kendimi ezdirmeyecektim. Ne de olsa saraydaydık ve o benim özel korumamdı, bana hiçbir şey yapamazdı. Yani, yapamaz diye düşünüyordum. Umuyordum da diyebiliriz.

Bana sinirlenip beni bir ağaca fırlatmasını beklerken o, kaşlarını kaldırıp bana alttan bir bakış attı ve bir şey söylemeden benden birkaç adım uzaklaştı.

Şimdilik beni öldürmeyecekti, güzel.

"Beni diğerleriyle karıştırmasan iyi edersin. Özel koruman olmam tüm emirlerini yerine getireceğim anlamına gelmez."

Üzerine giydiği siyah askılı tişört ve pantolonla ölüm meleğini andırıyordu adeta. Siyahlar içerisine büründüğü görünüşüyle kızıl saçları daha bir ön plana çıkmıştı. Biraz önceki rahat ve kendinden emin ifadesi gitmiş, keskin yüz hatlarını sertleştirerek soğuk bir ifade kondurmuştu yüzüne. Bu haliyle tam bir kötü çocuğa benzemişti.

İkinci Yaşam 1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin