XXXVIII- "YOLLAR VE DURAKLAR"

120K 7.2K 10.1K
                                    

Yazım hataları var ara ara girip günceller misiniz? Gecikme için özür dilerim.

#Serçeyiöldürmek etiketiyle Twitter'da yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın lütfen.

Keyifle okuyun!

Ona doğru ilerledim, ayakkabılarımızın burunları çarpıştı. "Sen de güzelsin." Dedim açıkça. Güzel bir adamdı. Çok güzeldi hatta.
Gülecek gibi oldu "Teşekkür ederim." Dedi. "Güzel olduğumu söyleyen ilk kişisin." Alay ediyordu. Kussam ateş kusacaktım ama o hâlâ alay ediyordu. "Ama uyu." Derken o bana sırtını dönmek için bir hamle yaptı. Bu sabrımı taşıran son şey oldu. Ensesinden yakaladığımda onu yüzümü yüzüne çevirmek değildi amacım. Dudaklarını kavramaktı. Tekte yaptım bunu, Fetih'in yüzü ellerimin arasına dudakları dudaklarıma düştü. Kavradığım dudaklarda hareketsizce kaldık birkaç saniye. Ama bu canıma çok kısa sürede tak etti, alt dudağını kavramam geç olmadı. Dudakları...pamuk gibiydi. Ensemdeki elimle payıma düşen saçlarını okşadım, ondan bir karşılık almadan hemen önce sömürgeci bir devletin hırsı, susuz kalmış bir insanın ihtiyacı bedenimdeyken dudağını parçalamak istercesine dişlerimin arasına aldım. Bu Fetih için kıyamet öncesi oldu. Kıyamet ve öncesi.

18 Şubat 2021 Efsun ilk kez Fetih'i öptü.

Fetih'in tüm hareketsizliğine, Fetih'in tüm tepkisizliğine, Fetih'in tüm donup kalışına rağmen öptü.

Dişlerimin arasında ezdiğim dudağını biraz olsun bırakmadım, ensesindeki elim yüzünü kavradı; sakalları avuç içime batarken alt dudağını daha fazlasını isteyen arsız bir istekle ağzımın içine doğru çektim. Bu sanırım en iyi bir kelimeyle açıklanırdı. Sömürmek. Hayır iki kelimeyle. Vakumlarcasına sömürmek. Öyle ki artık rakının değil Fetih'in tadını aldım. Fetih'in tadı, Fetih'in dudaklarının tadı, Fetih'in ağzının tadı. Burnum burnuyla bir yapbozun tamamlayıcı iki parçası gibi birleşmişti. Parmaklarım yüzünde temas ettiği her yere dokunurken, ondan bir karşılık beklemek, bu sabırsızlık, bu istek beni parmak ucundan bir uçurum eteğine sallandıran ip gibiydi.

Kıyamet öncesi benim Fetih'in dudaklarına hak talep edercesine saldırmam,  kıyamet ise benim tüm işgalime karşılık onun tepkisizliği oldu. Hayır tepkisizliği değil. Pes edip teslim olması değil. Savunmaya geçmesi. Kendini, dudaklarını benden savunması.

Fetih'in geri çekilme çabası sonuç vermedi, yapamadı. Dudaklarını dudaklarımdan koparamadı. Yüzünü öyle büyük bir ihtirasla avuçlamıştım ki yüzünün her bir kıvrımını hissediyordum. Tam şu an bir ressam gelse ve benden anlatmamı istese tek bir zerresini bile atlamazdım.

Onun bu çabasını nezdimde hiç yaşanmamış saydım, aynı ilgiyi üst dudağına da göstermek istedim. Kıskanmasın diye, yazık olmasın, ayrımcılık olmasın diye. Ve içim biraz olsun durulsun diye. Ama istediğim yaşanmadan Fetih'in elleri yüzümü avuçladı, az önceki çabası sonuçlandı geri çekilemedi belki ama dudaklarımızı birbirinden ayırdı. Alnını alnıma büyük bir şiddetle çarparken, maraton koşusundan çıkmış gibi nefes nefeseydik. Ya da dakikalardır su altında nefessiz kalmışız gibi. Onun elleri benim yüzümdeyken benim ellerimden biri temas etmesem ölecekmişim gibi yüzünden süzülerek ensesine kaydı.

"Yapma." dedi acı içinde, kontrolsüz nefesleri dudaklarıma çarparken. Bunun beni nasıl tahrik ettiğini bilse, tam şu an belki de beni iterdi. Sesindeki yalvarış ve acı tırnaklarımı ensesine batırmama neden oldu.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKWhere stories live. Discover now