XVIII- "Bekârlığa Veda"

96K 5.3K 6K
                                    

Bugün 11 Aralık 2020, yani Efsun ve Fetih'in anlaşmalarının resmi olarak başlayacağı, yani evlenecekleri gün. Hikayede şu an o günün gerisindeyiz ama hikayeleri asıl olarak bugün başladı. Bugünden itibaren Efsun sadece Zorlu değil, Efsun Zorlu Karadere. 

"Biliyor musun İhsan?" diye sorarken sadece ona bakıyordu. Parmaklarını birbirine geçirdi ve kütletti. Fetih neden seri katil bir psikopat gibi davranıyordu? Durduğu yerde tam kapıyla bizim aramızdaydı. Yanaklarımın içlerini dişledim. Kalbim ağzımın içine doğru kaydı.

"Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayısı sikermiş."

Ne?

Kanım kaynadı, başımın içindeki basınç arttı.

Başını kütletti sonra Fetih. Önce sağdan sonra soldan. "Tıpkı kuytu köşede evlenecek kadına ilanı aşk eden yavşakları benim sikeceğim gibi."

Saymayı Fetih'in bize kalan mesafeyi kapatacağını anladığımda unuttum ve aniden "ÜÇ!" diye bağırdım. Kaos dolu bir film sahnesi gibi oldu o an. Eğer ki bu sahne çekilse bu kaos kesinlikle ağır çekim halinde sunulurdu seyirciye. Fetih; İhsan denilen adamın üzerine seri bir şekilde yürümeye başladığında, İhsan denen adam söylediğimi yaptı aniden koşarak üstüne gelen Fetih'ten kurtulmaya çalışıp sürgülü kapıya doğru koştu.

İçimde adım adım ıslık çalarak yürüyen korkuyla yön değiştirdiği an, kendi yönünü de değiştiren Fetih'in adama ulaşmasını kendimi onun önüne atarak engellemeye çalıştım. Fetih'le çarpıştık, adam o kadar hızlı davrandı ki benim Fetih'i tutabildiğim sadece birkaç saniyede kendini bulunduğumuz odanın dışına atıp kapıyı hızlıca kapattı. Fetih'in beni aşması zor olmadı, beni ezip geçtiğinde korkuyla tekrardan önüne geçtim kıvrak bir hareketle.

"Fetih, Fetih, Fetih." diye tekrar ederken ellerim o kadar sıkı tutmuştu ki kollarından hissettiği baskı kolayca kurtulacağı kadar basit değildi. Ateşle bakan değil, ateşi kusan gözleri beni bulduğunda "Sana yazıklar olsun." cümlesi döküldü dudaklarından.

Bir an fiziki olarak değil ama manevi olarak o kadar sarsıldım ki kollarını bırakacağım sandım. "Ben hiçbir şey yapmadım." derken içime dağılan duygunun adı değişmedi ama yönü değişti. "Bak üzerime kahve döküldü, onu temizliyordum. Hiçbir şey olmadı. Hiçbir şey yapmadım."

Bunu açıklamaya çalışacağım dakika öncesine kadar aklımda yoktu. Çünkü ondan bana karşı öyle bir cümle de beklemiyordum. Kolumdaki elimden öfkeyle kurtulduğunda beni itmedi kendisi geriye doğru gitti. Bana o kadar büyük bir hayal kırıklığıyla baktı ki olduğum yerde küçüldüm, bel büktüm. Bende zaman kaybetmemeyi tercih etti, işin doğrusu bana harcayacağı zamanı belki de gereksiz olarak gördü kapıya yöneldi bir barutmuşçasına.

Kapıya vardığı gibi kapıya indirdiği yumruğu bütün kapıyı sarsarken "Aç kapıyı!" diye burayı olduğu kadar dışarıyı da inletecek kadar yüksek bir sesle bağırdığında meydanda oluşumuz, ailesinin burada oluşu her şey aynı anda istila etti beynimi. Aramızdaki kısa mesafeyi koşarak kapatıp onun yükselen ikinci yumruğunun önüne geçtim kıvrak bir hareketle. Ağzım burnum dağılabilirdi. Bunu bile göze aldım, engel oldum ikinci sarsıcı gürültüsüne. Benden uzaklaşacağı an beni nereden vuracağını bile bile elim ensesine gitti onun benden uzaklaşmasına izin vermedim.

"Bağırma!" dedim kısık sesle yalvarır gibi. "Çok kalabalık bir yerdeyiz ne olur bağırma."

Yüzlerimiz o kadar yakındı ki birbirine biraz eğse başını alnım alnıyla bir olacaktı, öfkenin besleyip büyüttüğü solukları yüzümü yakıyordu. "Teması kes." diye bağırdı bu kez. Her şey dışarıdan çok garip bir şekilde duruyordu. Ve benim aleyhime.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin