LVIII- "kabak çiçeği dolması ve az şekerli kurşun kek"

66K 4.9K 2.8K
                                    

    Oy verelim mi? Hatta unuttuysak önceki bölüme de. 

Yorumlarınıza ihtiyacım var. En çok bu bölümde hatta. 

Keyifle okuyun! 





"Serçe mi yapmaya çalışıyorsunuz?"

Tüm ilgimi, alakamı ve dikkatimi elimdeki kâğıda vermişken yakınımdan duyduğum ses tüm bunları dağıttı ama ne duyduğumu tam olarak anlayamadım.

"Efendim?" diye sordum oturduğum yerde yaklaşık yarım saattir başhekimi beklerken. Kırklı yaşlarında, saçlarını neredeyse dün boyattığını anlayabildiğim asistan kadın ellerime bakıyordu.

"Serçe mi yapmaya çalışıyorsunuz?" dedi yeniden. Kıvırıp şekil verdiğim kâğıda baktım. Bilmiyordum, bir amacım olmadan almıştım elime ve eğip büküyordum.

"Bilmem benzedi mi?" dedim ona doğru tutarken. Çok garip bir şey olmuştu baktığım tarafı değiştirince başka bir kuşa benziyordu her seferinde.

"Baktığımda ilk aklıma serçe geldiğine göre benzemiş olmalı." masadaki kalemlerden birini aldım ve ağzını, burnunu ve gözlerini de çizdim. Çizemedim işin doğrusu. Fotoğrafını çektim, akşam belki Fetih'e gösterirdim. Benimle çok alay etmeyeceğimi hissedersem eğer.

"Sizin olsun mu?" masada fazlalık olarak hiçbir şey yoktu ama isterse verebilirdim. Çünkü muhtemelen bu birbirimizi son görüşümüzdü.

"Mutluluk duyarım, şuraya koyabilirsiniz." işaret ettiği yere koydum ve son kez kuşuma baktım. Başhekimin gelişini karşımdaki kadının ayağa kalkmasıyla fark ettim başta. "Hoş geldiniz hocam." dediğinde ben de doğruldum yerimden.

"Günaydın Hatice Hanım." gözü bir an bana kaydı üzerimde beyaz önlük olmadığından ya da yüzümü sahiden hatırlamadığından selam bile vermeden yoluna devam edecekti ki "Doktor Hanım sizi bekliyordu." dedi ve ilgiyi bana çekti. Başhekimin gözleri beni buldu ve baştan aşağı süzdü.

"Günaydın hocam, uygunsanız bir şey konuşmak istiyorum sizinle." kol saatine baktı çatık çatlarıyla ve odasının kapısını açtı.

"Günaydın, gel bakalım." dedi. İzin günümde olduğumu düşündü belki o an, çünkü mesai saatindeydik ve üzerimde üniformam yoktu. Kadına son kez gülümserken içinde dilekçemi de taşıdığım çantayı alıp peşinden gitti. Odası havalandırılmış stor perdesi açılmıştı. Üzerindeki kabanı çıkarıp astı, bilgisayar çantasını bıraktı.

"Seni dinliyorum." dedi ayakta yerleşmeye devam ederken. Yanaklarımın ısındığını hissettim. Stresle ellerimi birbirine sürttüm. Hiç hoş karşılanmayacaktım. Çantamdan kâğıdı çıkardım ve sessizce masasına koydum, iki adım geriye çekildim. Ayak üstü masanın önünden geçecekken kâğıda baktı, göz attı ve ona boş bir broşür vermişim gibi rastgele bir kitabının altına koydu.

"Tamam işinin başına geri dönebilirsin. Bakacağım ben bir ara ona."

Dudaklarım büzüldü, gözlerimi kıstım. Tahminimden daha zor olacaktı her şey.

"Hocam o istifa dilekçesi." dedim bildiğini bilerek.

"Efsun şu an bir doktoru istifasından caydırmakla uğraşacak vaktim yok sonra yaparız bunu. Tamam mı? Hadi işinin başına." dedi. Zafer'i de ikna etmişti evet. Başka ikna ettiği var mıydı bilmiyordum.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin