LXV- yaban mersini

65.2K 4.5K 2.5K
                                    


Bol hastalıkla geçen bir ayın neticesinde hâlâ hastalığımı koruyarak zorlukla attığım bir bölümdü.

Duyduğuma göre bir yorum bir ağrı kesiciye bedelmiş. Yani tamamen tıbbi bir bilgi.

Yan bir hikaye olacak demiştim ya ona az kaldı söylemek istedim. Bir gece ansızın gelecek.

Keyifle okuyun!

"Bu ne rahatlık? Aklımı kaçıracağım bu ne rahatlık? Stres yapın biraz yoksa paralayacağım hepinizi!"

Meltem teyzenin sesi evin içinde yankılandı ve titreyen ellerime baktım. Hangi rahatlıktan bahsediyordu bilmiyordum tam olarak ama elimi kalbime bastırdım. Şiddetli vuruşları vardı, yerinde duramayan bir çocuk gibiydi.

"Anne biz senin gibi bağırmıyoruz diye mi haksızız ben anlamı..." cümlesi bölündü ve telaşla kollarımdan tuttu. "Efsun iyi misin?" diye en az annesi kadar bağırdı. Şaşkınca ona baktım, "Anne Efsun'un tansiyonu düştü galiba!"

"Burcu ne diyorsun?"

"Efsun," Meltem Teyze telaşla bağırdığı odadan çıkarken. "Kızım sakin ol." dedi az öncenin aksine. "Sakin ol güzel kızım, sakin ol. Otur şöyl..."

Az kalsın pamuklara sarılıp sarmalanacakken Burcu, annesinin kulağının dibinde var gücüyle bağırdı. "HANİ RAHATTIK?" Meltem teyze yerinden zıpladı korkuyla ama Burcu'ya bu yetmedi devam etti. "KAN DIR DIK!"

Meltem teyze ayağındaki topukluyu çıkarmak için ilk hamleyi yaptığında Burcu geriye doğru kaçtı ve ellerini kaldırdı. "Sakın!" dedi kapı eşiğinde. O topuklu ayakkabı atılırsa hemen kaçacaktı. "Senin karşında on yaşında Burcu yok, senin karşında yirmi beş yaşında İstanbul Üniversite'si tarih bölümünün en iyi profesör..."

"Öğretim görevlisi." uzun süredir sesi soluğu çıkmayan İlbey amca, yine Burcu'nun en sinir olduğu yerde girdi konuya. "Kırk fırın ekmek yemeden yine yüksekten konuşuyorsun." sonra eşine döndü ve elindeki topuklu ayakkabıya baktı. "Attım sıva söylediğin yere. Artık misafirler gelince sizin giriş duvarında dökülme var biz istemiyoruz kızınızı demeyecekler."

Meltem teyze elindeki ayakkabıyı yere bıraktı ve bana tutunarak giydi. "Süper." dedi imayı görmezden gelip. "Eğer ki tahminimizden kalabalık olurlarsa hemen kilerden sandalyeleri getiriyorsunuz. Bu görevi Burcu sana veriyorum."

"Bunun yerine çocukları başka odaya atabiliriz anne."

O kadar telaşlı ve her ayrıntıya ayrı ayrı özen gösteriyorlardı ki onlar görmese de benim ara ara gözlerim doluyordu. Zaman zaman acaba buradaki gelin sıfatı bende değil de Burcu'da mı diye sorguluyordum çünkü ancak kendi kızlarına bu kadar özen gösterilebilirdi.

"Seni o çocukların başına öğretmen olarak koymamı istemiyorsan bu fikirlerini kendine sakl..." dışarıdan hepimizi donduracak bir ses geldi. Biz üç kadın durduk ve birbirimize baktık. Burcu geri geri birkaç adım attı ve pencereden dışarıya baktı. Ellerim çok üşüyordu, midem bulanıyordu. Ne stresli işlerdi bunlar! Üstelik ben evliydim, ona rağmen bu haldeysem evlenmeden bu süreci yaşayanlar- yani ben hariç herkes- nasıl katlanıyordu?

"Oha." dedi kısık sesle. "Anne sandalyelere ihtiyacımız gerçekten var galiba." tutukluktan kurtulan ikinci isim Meltem teyze oldu ve hızla pencerenin önüne gitti. Bakışlarım onları takip ediyordu ama hareket edemiyordum. Meltem teyzenin gözleri yerinde durmadı ve hızla odanın içine baktı sonra yeniden pencereye.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin