LXVIII- isteklere dönüşen dualar

34.8K 3.7K 1.5K
                                    

Bölüm sonunu okumayı ve beni buradan takip etmeyi unutmayın çünkü tam 45 geçe yeni hikayemizin ilk bölümü burada olacak. 

Oy verelim mi?

Verelim verelim...

instagram; serceyioldurmekofficial

şahsi instagram hesabım; dilanduurmaz


Zaman sizi zehirlemeyi bıraktığı, sizin lehinize işlediği an geçmişin yıkıcılığını da onarmaya başlıyordu. Zaman benim lehime akıyordu bir süredir, diğer türlü seneler sonra geldiğim bu şehir bana iyi anlarımı hatırlatmaz, içimde hissettiğim duygu kesinlikle özlem olmazdı.

Urfa'nın havalimanının kapısında, Fetih'in koluna girmiş, yanağımı koluna yaslamışken geçip giden insanlara bakıyor ama geçmiş gitmiş günleri izliyordum.

Şanlıurfa.

Her şeyi başladığı yer.

Mesleğimin, aşkımın, isyanımın, evliliğimin, savaşımın başladığı şehir.

Çok kalabalık yerlerde elimi karnıma bastırmaktan sanırım hoşlanmıyordum. Bunun altında yatan sebebi henüz keşfetmemiştim ama bana bakan insanın ilk gördüğü şey minik yaban mersinim olmasın istiyordum. Ya da koluna yaslandığım adamın mahrem perileri benim için de uçuyordu artık. Onu herkesle paylaşamazdım, herkesin onu görmesini de istemezdim ama içimden ona çok şey söyleyebilirdim.

'Bak biz babanla burada tanıştık. Nasıl tanıştığımızı sormasan olur mu?.. En azından büyüyene kadar. Şimdilik bu şehirde tanıştığımızı bilsen yeter. Burada âşık oldum ona. Burada evlendim. Yani en azından ilk burada evlendim... Sonrakini de sormasan olur mu? Söz onu da büyüyünce anlatacağım. Sen doğunca seni de buraya getireceğim. Çünkü bu şehir annene çok şey hissettiriyor. Bir de baban, buradan çıksa bile burası ondan çıkmıyor. Kütüğüne bağlı. Muhtemelen sende özünü bil ister, biliyorum.'

Ya huyundan ya suyundan işini biraz abartmış olmalıydım. Zira kelle paça istediğim için hâlâ çok utanıyordum ama damağımdaki tada gidiyor olmak da beni çok heyecanlandırıyordu.

"Fetiih," diye seslendim yaslandığım yanaktan ayrılmadan. Arabanın gelmesini bekliyorduk.

"Efendim."

"Sence yaban mersini İzmirliyim mi der Urfalıyım mı?"

Bedenini biraz geri çekti ve başını eğdi. Çatık kaşlarına baktım. Evet bu çok düşündürücü ve önemli bir soruydu. "Yani resmiyette kütüğü Urfa olacak biliyorsun..." dedi. Başımı salladım. "Ama ne bileyim, İzmir diyebilir."

"Bence annem İzmirli, babam Urfalı, ben İstanbul doğumluyum diyecek."

"Bu uzun cümleyi her seferinden kuracak yani?"

Dudaklarımı büzdüm. Öyle arkadaşlarım vardı benim. Hatta annem buralı, babam şuralı, ben burada doğdum ama şurada yaşıyorum, diyeni de biliyordum. Onları da anlıyordum. Karışık bir his olmalıydı. Ben babamın doğduğu yerde doğmuştum ama arada annemin göçmen olduğunu bile eklediğim oluyordu.

Kısa bir bakışma geçti aramızda ve ikimiz de aynı şeyi düşündük.

"Kurması olası." dedi. Benim zihnimde de kuruyordu. İkimiz de kafamızı salladık ve yeniden önümüze baktık. Yanağımı yine Fetih'in koluna yasladım. Sessiz geçen dakikalar benim zihnimden yeni sorular doğuruyordu.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin