II- "Düğünlerden Kalkan Cenazeler"

104K 6.8K 6K
                                    

Biz geldiiik:))))

Normalde hiç huyum değildir ama hazır bir yaz dizisiyle patlama yaşamamışken, bir oyuncuya göre makul bir takipçi sayısına sahipken şimdiden kafamdaki Efsun'u sizinle paylaşmak istedim. İleriki zamanlarda kendisi parlayacağı için, buralar hep dutluktu demek istiyorum. Tam olarak kafamdaki Efsun, ne eksik ne fazla. Kendisinin parodi hesabı olsaydı hesabı tam olarak aynısı olurdu. Multiye koydum doktor hanımı:)

Yüzümde yorgun bir ifadeyle Zeliha'ya bakarken, ağlayışı dinmiş bakışları boşluğa düşmüştü. Şu an her ne kadar kendi yorgunluğumdan bahsetsem de dün gece en çok ona sancılıydı. Alınan anemnezden sonra yapılan fiziki muayene kat ve kat daha ağır gelmiş üzerinden saatler geçmesine rağmen anca şimdi daha iyi görünüyordu.

Vücuduna acımasızca bırakılan izlerin fotoğrafını bizzat kendi ellerimle çekerken yanımdaki diğer doktorlarla her göz göze gelişimizde aramızdaki sessiz alfabeden onlarca cümle dökülmüştü. O yarım saatin Zeliha'ya olan boyutunu bilmiyordum ama odadan gözyaşlarımı göstermemek için çıkışım çokta geride değildi.

Zeytin gözlerini bana çevirdiğinde yüzümdeki tüm yorgunluğa rağmen gülümsedim.

"Şimdi ne olacak?" diye sorduğunda uzun zaman olmuştu sesini duymayalı. Arkadan salaş bir şekilde topladığım saçlarımdan dökülen bukleleri kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"İstismar raporunun çıkmasını bekleyeceğiz. Şu an olay bütün gerekli mecralara iletildi. Hastane polisiyle de konuştu başhekim. Olay rapor çıkıp da tutuklanma emrine kadar gizli tutulacak. İfadeni alacaklar ama çok zorlamayacaklar merak etme. Adli raporunu da anemnezini de ben hazırladım. İfaden alınırken ben de yanında olmaya çalışacağım. Tutuklama emri çıktığı gibi de avukat tanıdıklarımdan yardım isteyeceğim. En kısa zamanda tutuklama emri çıkacak. Sonrasında da," duraksayıp ona yaklaştım. "Taş taş üstünden kalmayacak."

Elinde tek bir yara bandı, karşısında koskocaman bir yara varsa insanın; oturup hissettiği çaresizliğe ağlamak yapacağı son şey bile olmamalıydı. Tek bir yara bandıyla kapanmazdı o yara ama onlarca yara bandına karşı da direnemezdi. İnsan istediği sürece her şeyi yapardı. Yapamıyorsa isteğinin önüne bahaneleri geçmiş demekti.

Benim Zeliha'nın hayatının önüne geçecek bahanelerim yoktu. O yarası iyileşene kadar son yara bandına kadar didinmeyi göze almıştım.

Gözlerimin tam içine bakarken "Gidecek misin?" diye sordu muhtemelen beyaz önlüğümü çıkarıp buraya gelirken giydiğim kendime ait ceketi elimde tuttuğum için.

"Yarın sabah erkenden burada olacağım ama eğer ki kal dersen gidip bir şekilde nöbeti ayarlamak için uğraşırım."

Ama muhtemelen boşuna uğraşırdım. Toplamda üç gündür hastanedeydim. Dördüncü gün benden verim alınacağına hiçbir hocamı ikna edemezdim.

"Git," dedi çokta düşünmeden. "En son ne zaman uyudun?" derken gözleri yüzümde dolaştı. Bunu ben de hatırlamıyordum. Kısa bir an hafızamı yokladım.

"Yanlışım yoksa ve yarım saatlik sızmalarımı bir köşeye bırakırsak üç gün oldu." dediğimde kaşları havalandı.

"Benim için mi?" diye sordu kısık sesle. Yüzünde ufak bir mahcubiyet gezindi. Derince bir nefes alıp gülümserken elim saçlarına gitti.

Uykunun ona haram edildiği gecelerin yorgunluğu gözlerinde, onun için uyumayan gözlerin suçluluğu vicdanındaydı. Nasıl oluyordu da o kalbi hala insan denen varlık için kendini kötü hissedebiliyordu?

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin