LII- "AHDE VEFA"

66.3K 5.8K 2.9K
                                    

Sensemek... Gerçekmiş. Bunu öğrendim. Sizsemek de varmış. Bunu da Fetih Karadere öğrensin. Çok özledim. Sabaha kadar bir orada bir burada yorumlarınızı okuma telaşımı. O kadar çok yorumlaşalım ki özlem dinsin. Çünkü bu bir kavuşma bölümü. Dün bu heves biraz ukte kaldı ama sonunda geldik. Twitter'da yokum, yakında geleceğim ama yazdığınız her şeyi görüyorum. O yüzden buradaki yorum kutucuğu,  #SerçeyiÖldürmek etiketi ve instagram bu gece sizin. 

Önce yıldıza basalım mı? 

Basalım basalım. 

Keyifle okuyun!

"Öyle çok sevdim ki seni, 
Öyle çok ki anlatamam."

Seviyordum. Fetih'i ve plaklarını.  

Hayat parmak izi gibiydi. Eşsiz. Kimseninki bir başkasınınkine benzemiyordu. Ve ben hayatımı çok uzun zamandır büyük diye tanımlıyordum. Acının büyüğü. Kaybın büyüğü. Başarının büyüğü. Öfkenin büyüğü. Ve aşkın büyüğü. En büyüğü. Ben Efsun yine normal olanı bulamadım galiba. Galibası fazla. Bulamadım.  

Öyle ki şimdi burada ilk aldığım andan beri ellerimi titreten bir ölümü telefondaki kadına anlatırken, Fetih'in belki sözlerine dikkat ederek belki etmeyerek seçtiği bir plak, Erol Evgin'in yumuşak sesi ruhuma parmak uçlarıyla masaj yapıyordu. Zaman zaman anlattığım şeyden saniyelik de olsa uzaklaşıyor hatta, gözlerimi yumup şarkıyı dinleyebiliyordum. Bu mucizeviydi. Bunun mucizevi olduğunu önceki acılarda verdiği tepkileri bile Efsun çok iyi biliyordu.  

Titreyen ellerimi sıktım. Titremenin başlangıcı o gecenin sabahıydı. Ama hissedilir şekilde artması kesinlikle aldığım ölüm haberiydi. Ne zaman geçecek bilmiyordum.  

Bana sorulan 'Nasıl hissediyorsun?' sorusunun üzerinden bir dakika geçmişti ama Meltem teyze anlayışla sessizliğimi dinliyordu.  

"Bilmiyorum," yutkundum, dönen plağa baktım. "Mutsuz olmayınca insan mutlu da olamıyormuş. Bu haberi aldığımı unutmaya çalışıyorum sadece." 

Derin bir nefes aldım. Fetih'in hatrına...  

Yoksa Efsun acı çekmeyi iyi bilirdi. Ya da Efsun üst üste gelmiş dertlerinden seçmeye çalışıyor, seçemeyince tam anlamıyla birine yoğunlaşamıyordu. Bir de kafasını karıştıran bir adam vardı.

"Ama devamlı aklımda dönüyor. Halbuki bugün hayatımda sahip olup olabileceğim en kutsal şeylerden birine sahip oldum. Bugün ondan başka bir şey düşünmem bile haksızlık." 

Efsun Zorlu Karadere İlköğretim Okulu.  

Evet Karadere soyadıyla. Fetih'i, tanıştığımız ilk günden evliliğimizin ilk dönemlerine kadar o soyadla yaftalayıp çok şey söylemiştim. Belki bencilce. Belki önyargıyla. Belki dışarıdan izleyen olsa bana kızacağı şekilde. Ama tamamen haksız değil. Ben bencil olmasam yirmi beş yaşıma gelemezdim. Ama bilinmeliydi ki artık o soyad sadece Fetih'indi. Geriye kalan herkes dışındaydı. Sanki bu dünyadaki o soyadı taşıyan tek kişi Fetih'ti. Bu şekilde görmek kabul edilir kılıyordu bazı şeyleri.

"Bir haksızlık var ama sandığın gibi değil. Kendine. Çok taze Efsun. Nasıl bu kadar çabuk beklersin kendinden?" 

Gözüm camdan bahçeye kayacaktı ama sıktım bedenimi. Bakıyor olabilirdi bana, gözlerim dolmuştu. Göz göze gelmek istemedim. 

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin