LXX-engellenemeyen kader

34K 3.2K 765
                                    

Ben geldim!

Öncelikle hiç haberi olmayanlar vardır diye son iki haftamızın özetini geçmek istiyorum. Bir kitaplaşma yoluna girdik ve bunu uzun uzun bir önceki bölümde- benim adımı taşıyor bölüm- anlattım. Oraya bakabilirsiniz ya da instagram hesabıma (dilanduurmaz) gelip kapağımızı görebilir, diğer gelişmelerden haberdar olabilirsiniz ama benim kesinlikle isteğim önceki bölüm açıklamasına bir göz atmanız.

Sonrasında süreç güncellemesi adına, dün kapağımız paylaşıldı. Kitabımız son okumadan döndü ve en kısa zamanda baskıya gidecek. Sonrası kavuştay! İmza günlerine geleceğim size ait olan defterimle, deftere bir şeyler yazmak için gelin olur mu?

Bölüm sonunu okumayı unutmayın olur mu?

Keyifle okuyun!


"Efsun son kez soruyorum ne hissediyorsun?" dedi. Bilmiyordum, artık bilmiyordum. Tam bu noktada her şey belliyken bilmiyordum ve dudaklarımdan dökülenler bilinçli değildi. Dudaklar akılla bir çalışırdı ama şu andan itibaren yalnızca kalbimle birleşmişti. Ben de konuştuktan sonra duyuyordum.

"Kız mı?"

Yedi hafta olmuştu yaban mersininin varlığını öğreneli. Yedi haftadır erkek hissediyordum. Bazı anlar tereddütteydim bazı anlar emindim ama hiç içimden başka bir cinsiyet geçirmemiştim. Erkek diyordum. Gördüğüm tüm rüyalara rağmen içimde kuvvetli bir his erkek diye tutturmuştu.

Fetih'in bakışları bana indi. Haftalardır duymak istediği şey şu an çıkmıştı ağzımdan. Sesim titremiyordu ama yastığın üzerine gözyaşım süzüldü. Ağlamıyordum, sadece gözlerimin de kendini hissettirmesi lazımdı. Elif hoca bir bana bir Fetih'e baktı. Defalarca kez. Heyecandan midemin bulanacağı kadar.

"Kız mı hissediyorsun?" dedi titrek bir sesle. Göz bebeklerindeki titrekliği ben ne yaparsan unutmaz ve nasıl betimlersem doğduğunda ona anlatabilirdim? Bilsin istiyordum. Bir ihtimal bile babasına tüm dengesini şaşırtmıştı. Ve bilsin istiyordum babası bu dünyadaki en dengeli insanlardan biriydi. Tamam... En azından yerine göre. Başımı varla yok arasında salladığımda iyice takati kalmadı. Fetih dayanamadı alnını alnıma yasladı bir yerden sonra dudaklarını bastırdı şakağıma ve Elif hoca yeniden konuşana kadar tenime en yakın yerde soluklandı.

"Anneliğin kutsal olduğunu en çok nerede anlıyorum biliyor musunuz?" dedi. "Bu son soruya yanlış cevap veren anne adayım hiç olmadı benim." Kalbim heyecandan durmadı ama bir bebeğin cıvıltısını duydum içimde. Bir bebek. Fetih'in teni tenimden uzaklaştı ve doktorumuza baktı. Odada dört kişiydik. Sadece iki kişi nefes alıyordu. Çıkaracağımız en ufak gürültü bu cümlenin önüne geçecek sanıyorduk sanki. Anne baba olmak böyle bir şey miydi?

"Tebrik ederim güzeller güzeli bir kız bebeğimiz geliyor."

Bir kız bebek...

Fetih'in sıkıca tuttuğu elimin gevşediğini hissettim. Bir anahtarın yuvasına oturması gibi bir yerleşme hissettim rahmimde. Bana tutunduğunu en başından beri hissediyordum ama yerine bu kadar yerleştiğini şimdi hissettim. Fetih'e bile bakamıyordum. Elif hoca yavaşça ekranı bana kadar çevirdi. Korkuyla oraya baktım. Neden korktum onu bile bilmiyordum. Onu ilk gördüğümde bir keseden ibaretti görüntüsü. Oradaydı ve evet, bir kız bebekti. Kendini gizlememişti tek bakışta anlayacağım kadar netti.

"Kız mı Efsun?" dedi Fetih. Bende oturan anahtar onda henüz oturmamıştı. Beni bekliyordu sanki. Ucuna yerleştirmiş ama itemiyordu. Benden gelecek onayı bekliyordu.

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin