B Ö L Ü M O N Ü Ç (+18)

2.3K 65 0
                                    


"Teo ver bana şu telefonunu. Benimkinin şarjı bitti." diyerek elleri arasındaki telefona uzanmaya çalıştım. Telefonu bir kez daha benden kaçırdığında bir şeyler sakladığını anladım.

"Güzelim taktık ya şarja dolar şimdi." dediğinde gözlerimi kısarak telefonuna baktım. "Babamı aramam gerek Teo. O dolana kadar bekleyemez. Ayrıca ne saklıyorsan elinde sonunda bana anlatacak ya da göstereceksin. Şimdi yap işte." dediğimde bir telefonuna bir de bana baktı. En sonunda L koltuğun kendi tarafındaki sırtına yaslandı. Bacakları üzerine uzattım bacaklarımı ve telefonunu aldım. Herhangi bir tepki vermedi ben telefonun açma tuşuna basarken.

Ellerim arasındaki telefonu açtığımda karşılaştığım manzara ile kaşlarımı çattım. Beklediğim bir şey değildi. Telefonu benden kaçırmakta haklıydı.

Seni senden daha çok seviyor Ans.

"Bu ne Teo?" dediğimde sesimi bıkkınlıkla verdim. Gözleri telefon ekranındaki resmime bakarken parlıyordu.

"Seni her an görmek istiyorum Angel. Her an özlüyorum." dediğinde telefonu ona uzattım.

"Teo böyle şeylerden hoşlanmıyorum biliyorsun ama yapıyorsun. Biz sadece arkadaşız, bunu biri görse nasıl açıklayacaksınız acaba?" dediğimde genişçe sırıttı. Tam bir şebekti.

"Aşık olduğum kadın, derim." dediğinde hayal kırıklığı ile ona bakmayı sürdürdüm. O buna devam ettikçe kendimi kötü hissediyordum. Onun duygularına zarar vermek en son isteyeceğim şeydi.

O üzülmesin diye kendi kurallarını çiğniyorsun Ans.

"Hadi ama tamam. Sessizliğinden nefret ediyorum. Kendi içinde savaşıyor gibi oluyorsun. Silerim seni özlediğimde, ki bu çoğu zaman, seni düşünürüm." dediğinde kafamı salladım sadece.

Beni sevdiğini biliyordum. Ama bana olan duyguları yüzünden üzülsün istemiyordum. Duygularına saygı duyuyordum saygı beklediğim tek şey yine sınırlardı.

" Bunu bir daha yapmak Teo. "dedim engel olamadığım kontorlcü yanımla. O beni anladı karşı gelmeden kafasını salladı.

" Anlaştık. Senin resmini telefonumda ya da hiçbir şahsi cihazımda barındırıp seni senin deyiminle kutsallaştırmayacağım. " dediğinde büründüğü şapşal haline gülüp telefonunu tekrar elime alıp babamın numarasını tuşladım.

....

Anılar zihnimde canlanırken beni izleyen dedektife bakıyordum. Olayın nasıl benim üzerime şıçradığını çözmeye çalışıyordum. Teo bana verdiği hiçbir sözü çiğnememişti. Eğer bunu yaparsa benim onunla konuşamayacağımı sınırlarımı çekeceğimi bilirdi.

"Evet haklısınız. Teo ile bir iki görüşmeden daha çok görüştük. Arkadaştık diyebiliriz. Ama asla bilgisayar ekranına fotoğraf koyacak kadar ciddi bir şey yoktu aramızda. İster inanın ister inanmayın. Sınırları bilirdi." dediğimde gelen garson ile sustum. Zaten düşünmeye dalmışken daha fazla detaya girmiştim. Tabaklar önümüze konduğunda konuşmayı bu kez telefon sesim böldü. Masa üzerinde duran telefon ekranındaki ismi o da görmüş olmalıydı.

Christopher Brown

Bir süre ekranı izleyip sonra yanıtladım çağrıyı. "Efendim." derken rahat görünmeye çalışıp arkama yaslandım.

"Yeni duydum Angel. Toplantıdaydım. Çok üzüldüm." dedi büyük babam sanki bahsettiği oğlu değilmiş gibi. Onun oğlu ile arasındaki bağdan daha güçlüydü bizim aramızdaki bağ. Ama onunla ne kadar sıkı bağ kurulabileceği muammaydı. Büyük annem erken yaşta büyük babamın bilinmezliğinden kurtulmuştu.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin