B Ö L Ü M A L T M I Ş A L T I (+18)

513 34 1
                                    

On sene öncesinde her şeyin üstesinden gelebileceğime inanmıştım. Aşağılanarak geçen çocukluğumun bana getirdiği o sarsıntılı özgüvenimle kendi ayaklarımın üzerinde durmak, biri tarafından sevildiğimi, çok sevildiğimi hissetmek kesinlikle büyüleyiciydi.

Sonra bir şey oldu. Masalımın prensi diğer masallara kıyasla mükemmel değildi. Onun kendini kaybettiği anlar bir kabusu beraberinde sürüklerdi. Lucas sinir krizi geçirir ya da alkolün etkisiyle kendini kaybeder hayatımın çok da mükemmel olamayacağını bana kanıtlardı. Yine o mükemmelikten koşarak uzaklaştığımız bir gece de onu teselli etip ona iyi gelmeyi beklerken onun tarafından yerlebir edildim.

Benim yüzümden savunmasız durumda yaşamak zorunda olan ablam benim yüzümden sevdiğim çocuğun kendini kaybetmesi yüzünden bir karanlığın soğuk bir hücresine kapattı kendini.
O yaşananlardan sonra bile ben kötü hissetmeyeyim diye bunu istemediğini söylemişti. Beni ne kadar sevdiğini, bunu yaşadığım için üzgün olduğunu.

Masal diye nitelendirecek kadar hayal dünyamın ötesindeki o olay bir katliamla son buldu. Bu katliam Angel'ın babasının düşleidği Ans'i doğurdu. O kesilmez iç sesim Angel ve Ans arasındaki dengeyi bulmaya çalıştı. Çoğunlukla Ans'i susturarak...

"O yüzden senin tehlikeli olduğunu söyleyip duruyormuş."

"Benden acımı dahi aldın. Benden onun için üzülme hakkımı dahi almak istedin."

"Benden aldıklarından sonra bu fazla değil mi Ans?"

Kalbimin yok oluşu bir hikayeye dönüşse kesinlikle son cümleleri bu olurdu ben ruhum bir bilinmezliğin keskin tutsaklığına boyun eğerdi. Sanki ruhum bedenimin hissiyatını kaybetmiş gibiydi. Ve ben öylece sürükleniyordum. Omuzlarıma bir ağırlık konduğunda vücudumun üşüdüğünü ve ısındığımı fark ettim. Bedenime büyük gelen içinde tahmin ettiğimin aksine rahatsız olmak dışında bir güven hissetiğim o cekete baktım.

"İyi misin?" dedi kokusuyla hastaneden beri hala yaşadığımı hissettiren adam. Gözlerimi ceketten alıp ona çevirdim. Arkamızda bana ait olmayan mavi bir Mercedes vardı. Kesinlikle benim değildi...

"Hayır" Sesim beni bile korkutacak kadar kısık çıktı. Sesim içinden attığı çığlıklarıyla kısılmış gibiydi.

"Seni evine götürmek isterdim ama Fred büyük babanın çok sorgulayacağını söyledi. Ve ofisinde de Maria'nın kaldığını. O yüzden buraya getirdim. Rahatsız hissedeceksen..." Onu dinlemeyi bırakıp gösterdiği eve baktım. Geçen gelişimde kovulmaktan beter olduğum o eve.

Eve gidemezdim. Büyük ihtimalle büyük babamın peşime taktığı ve atlatamadığım adamlar ona haber uçurmuş o D ahir şey olduğunu anlamıştı. Ve beni böyle görürse öğrenmeden bırakmazdı. Bense yaşananları sesli dile getirmek konusunda pek emin değildim. Ne yaşadığımı kendimde kavrayamamıştım ya zaten.

Maria ise açmak isteyeceğim son konuydu. O konuda ne yapacağıma asla karar verememiş, sıkıştığım bilinmezlikte boğuluyordum. Şuan bunu düşünmek kafamın dağılmasını sağlarken beni ayrı bir karmaşaya çekiyordu.

İçimdeki o alaylı ruhu aradım kısa bir süre. Dedektifle flört edip, beni eve attığı imasını yapsın istedim. Belki o zaman dedektif bana böyle endişeyle bakmayı bırakırdı.

Gözlerim ikli katlı evin sol tarafında sanki arkada bir bahçe varmış oraya uzanıyormuş gibi duran patikaya kaydı. Normalde, burada yaşadığım o garip aşağılamayı yaşamasam oraya düşünmeden giderim. Ona döndüm. O kısık gözleri ile bana bakıyordu. Bir anda ellerim ki ne zaman yumruk yaptığımı bilmiyorum, onun eli tarafından açıldı ve parmakları ile sarıldı. Sonra onun tarafından baktığım patikaya yürümeye başladım.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin