B Ö L Ü M O N D Ö R T (+18)

2.2K 57 0
                                    

Gölün üzerindeki karanlık yansımalar arasında ay kendini belli ediyordu. Düşünceler zihnimde çıkmak için çırpınsa da aldığım derin nefeslerle bunu engellemeye çalışıyordum. Bir süre sonra benliğim de bu savaşa bir son verdi. Beni kendi halimde içimdeki tarif edemediğim acıyla yanlız bıraktı.

Parmaklarım yanaklarımdan süzülen yaşı silerken titriyordu. Neden ağlıyordum, ağlama ihtiyacı duyuyordum bilmiyorum.

Bildiğim tek şey önceden kendimi içinde hissettiğim yalnızlığın aslında yalnızlık olmayışıydı.

Ben asıl şimdi yalnızdım. Babam eski yalnızlığım arasında varmış aslında. Uzaktaydı belki ama vardı. Önceden o da vardı. Teo...

Kaybedince değerin anlaşıldığı sözleri doğruymuş. O benim için çok değerliymiş.

Derin bir nefes alıp parmaklarım arasındaki annemin alyansına baktım. Babam ilk başta alyans almamış. Buna ihtiyaç da yoktu. O anneme yürekten bağlıydı. Ama annemi kaybedince aldığı ilk şey alyans oldu. Annemin yüzüğünü kendi boş yüzük parmağıma takma fikri geldi aklıma. Sonra vazgeçtim bundan. Üzerinde anne ve babamın izleri vardı. Anne ve babam...

"Ne kadar değişirsen değiş. Bazı şeyler aynı kalır. Angel Brown üzgün olduğunda hep buraya gelir. Sınavdan düşük alan kızda olsa oldukça güçlü bir kadın olsada." diyen tok sesin kime ait olduğunu ilk kelimeden anlamıştım. Arkama dönmedim, önüme gelen saçlarımı geriye iterken gözyaşlarımı sildim.

"Gelebilir miyim, diye soracağım. Azıcık iyi yanına denk geldiysem; ne oldu, dersin. Normal halindeysen; yanlız kalmak istiyorum, der geçiştirirsin. Ne buraya gelme sebebimi açıklayabilirim sana ne de seni bırakıp gidebilirim." Oturduğum bankın sağ tarafında kalan çantamı alıp diğer tarafa koydum ve onun için yer açtım. Bakışlarımla boş alanı işaret ettiğimde yüzüne bakmadım ama hızlı adımlarla yanıma geldiğinde gülümsediğini hissettim.

" Onun ölmesi ile ilgili ettiğim duaları sana anlatırdım. Şimdi oldu ve ben duası kabul oldığu için mutlu olan birinden çok farklıyım." İtiraf ettim sırrımı. Ona etmişim gibi gözükse de kendime itiraf etmiştim aslında.

"Davied'ten çok korkardım. Yedi yaşında da yirmi yaşında da. Hep büründüğü bir ciddiyeti vardı. Ama onu seviyordum. Burada kalmanı, arkadaşım olmanı sağladığı için. O olmasa Bayan Brown sizi ilk fırsatta bu kasabadan kaçıracaktı." dediğinde vereceğim tepkiyi bekler gibi sustu. Ve yüzünü bana çevirdi.

"Angel onu kaybetmene çok üzüldüm. Baban için de üzgünüm. Ama asıl üzüntünün onu kaybetmek olduğunu biliyorum. Sadece buna o zaman üzülememiştin. Şimdi birini kaybetmek gecikmiş acını yaşamana sebep oluyor." dediğinde söylediği şeyler ne kadar mantıklı olsa da artık canımı sıkmaya başlamıştı.

"İnkar etmekle uğraşmayacağım. Beni ben istemesem de tanıyorsun Fred. Üzüldüğüm şey etrafımdaki herkesin öldüğün gibi onunda ölmesi... Hemde hiçbir suçu yokken. Katilini bulana kadar da mutlu olmayacağım." Sözler aslında ağızdan çıkmış yeminlermiş.

İnsanlar birbirlerine sırlar verir yeminler ederlermiş farkında olmadan. Bu benim farkında olarak ettiğim bir yemindi.

Onun katilini bulmadan mutlu olmayacaktım. İçimin rahat etmesine izin vermeyecektim.

"Geçmişi özledim. Eski seni, bizi, Anna'yı, Maria'nın abla sorumluluğu altında ezilmemiş halini. Tekrar tekrar başa sarıp izlediğimiz The Walking Dead gecelerini..." Cümlesinden sonra verdiği nefes geçmişin raflarının tozunu üfledi.

Lucas'ı özlediğini bana itiraf edemiyorsun ama onu da özledin Fred. Ne yaptığını bilmediğiniz için, beni annemden ve kardeşlerimden ayıranın o olduğunu bilmediğiniz için onu özlüyordunuz. Belki bilseniz yine de özlerdiniz.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin