B Ö L Ü M E L L İ D Ö R T (+18)

623 38 4
                                    

   Eskiden severdim özgürce kahkaha atmayı, oyun oynamayı, koşmayı... Hayatı yaşamayı seviyordum. Ablamla saklambaç oynardık hep aynı yere saklansak da. Babamı izlerdim beni görünce iğneleyici laf atacağını bilsem de... Yemek yemeyi severdim ama Anna ile vakit geçirmek için yapmayı da öğrendim. Çilekli süte bayılırdım. Anna kakaolu seviyor diye kakaolu alırdım ama. En çok şütlü ve şekerli kahveyi severdim mesela...

   Şimdi... Alaylı gülüşler duyulur en çok benden. Oyunlarım hep çıkarlarım içindir mesela. Koşmaktan nefret eder oldum. Ne kadar koşsam da bir yere ulaşamadığımı gördüm. Yavaş ve emin adımlar artık en sevdiklerim. Anna ile sakbambaç oynadığımızda sakladığımız yerlerden geçerken gülüşlerim eksik ama var... Eskiden izlemeyi sevdiğim babam... Artık yemek yemek de mutlu etmiyor beni. Bir ihtiyaçtan ötesi değil benim için... Süt... Anna olmadığı için kakaolu da içmiyorum artık. Ve kafamdaki boğucu gürültüden vücuduma hükmetmeye çalışan yorucu yenilgiyle baş etmek için sade kahve içiyorum artık. Zevk için değil ayakta kalmak için içiyorum artık kahvelerimi...

    Elimdeki kalem yönlendirmem ile tekrar kendi etrafında dönerken önümdeki yazıyı okuyordum... Günlük tutmayı sevdiğim dönemlerde tutuğum günlüğün boş bıraktığım son sayfasına iliştirmiştim bunu. Kalem uyguladığım dengesiz güçle parmağımın üzerinden düşüp masada yok bir ses bıraktı. Bıraktığı tok sesi telefonumun melodisi doldurdu.

   "Küçük avukatım." Sesi uzun süreli sessizliğimi kesince böldü. Bu kadar iyi geleceğini düşünmezdim tabi.

   "Bay Brown rüyanızda beni mi gördünüz acaba?" dedim alay ederken. Mutlu olduğumu belli edecek değildim. Christopher Brown'a bu kozu vermezdim.

   "Ah şirketin başına geçtiğin rüyaları görmüyor değilim. Ama hayır onun için aramadım." dedi nefesi soluk soluğa gelmeye başlayınca. İlk başta anlamasamda bu saate kalmış olma ihtimalinin ancak spor olduğu aklıma geldi.

   "Neden aradığını sormalı mıyım?"

   "Sormana gerek yok küçük avukatım. Göstereceğim. Hadi durma ofisinin kapısını aç." Anlamamıştım. Ama yine de dediğini yapmak için uzun süredir oturduğum sandalyeden kalktım. Masanın üzerine bıraktığım günlüğümü kapattım kapıyı açmadan önce. Üzerine diğer kitapları koydun hızla.

  " Hadi ama seni bekliyorum. Heyecanını duymak istiyorum." Sesindeki heyecan cümlesini destekler nitelikteydi. "Üzerime bir şeyler giyiyorum bir dakika büyük baba." dedim yalan söylerek. Üzerimdeki tişört yeterince iş görüyordu.

  "Bir dakika. " diyerek telefonu kulağımdan alıp ayakkabı dolabının üzerine bırakıp kapıyının kilidini açtım. Karşılaştığım şey büyük babamın heyecanlamasına sebep olan şey olamazdı herhalde. Yere bırakılmış çiceği alıp merdivenleri kontrol ettim. Başka biri ya da bir şey yoktu.

  "Çiçek için teşekkürler." dediğinde kalçamla açık kapıyı ittim. Çicek yerde durduğunda küçük görünse de taşımamı zorlaştıracak kadar ağırdı.

   "Sen ne zaman bu kadar sıkıcı oldun Angel." Sesindeki alaylı ifade ile içeri ilerlemeyi hızlandırıp çiçeği masaya bıraktım. Bir çiçekten daha fazlası olduğunu anladığım demete bakarken üzerindeki iki zarfı gördüm. Biri küçük bir karttı aslında. Diğeri ise bir dilekçe zarfıydı.

  "Bunlar ne büyük baba?" diye sorarken küçük kartta yazan tebrik kartını okuyordum. 'Azminle büyük babanı da ikna ettin küçük avukat' yazıyordu büyük babama ait yazıydı bu. Onun klasik yazı kalemlerinden biriyle yazılmıştı, onun yazısıydı.

   "Seni oyuna tekrar sokuyorum küçük avukatım. Birileri senin üzerine oynuyor. Ve ben şahit olduğum bir konuda sana yardım ediyorum. Biliyorum mudahale etmemi istemiyorsun ama bu konu beni de ilgilendiriyor."

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin