B Ö L Ü M Y İ R M İ Y E D İ (+18)

1.1K 38 0
                                    

  Bir kafenin bahçesine oturmuş telefonla Maria'nın baktığı davanın savunmasını hazırlıyordum. Şipariş ettiğimiz şeyler yarım saat olmasına rağmen hala gelmemişti. Evet dedektif ile karşılıklı oturuyordum. Ne zaman buraya geldik hatırlamıyordum bile. Düşünmemek için dosyayla ilgileniyordum.

   Müvekilin yaşadığı baskıyı kullan Ans. Bu savunmayı güçlendirecektir.

   Arabadaki halimiz ikimizi de şimdiye kadar süren bir sessizliğe sürüklemişti. Kimin bıraktığını dahi hatırlamıyorum. Kendimi kontrol etmem gerektiğini hatırlatmıştım ama...

  Babası hiçbir sebep yokken oğlunu şikayet etmiş. Bunun şüpheleri üzerinden uzaklaştırmak için olduğunu söyle Ans.

   En son parmaklarım yumuşak saç tutamlarına dokunmuştu ensesinde. Sesimi hala duyabiliyordum. Uzun zamandır o kadar yoğun hisler hissetmeyen bedenim beni dahi şaşırmıştı.

   Müvekilin de suçu var. Üstünü örtebildiğin kadar ört Ans. Suçları kamufle et.

    İlerisi olmasa bile bir öpücük ile bu hale gelmem akıl karı değildi. Bir öpcük diye tarif etmek beni güldürdü. Parmaklarım düşüncelerim ile kabarmış alt dudağıma gitti. Ama bunu fark edip yanağımı hafifçe ovaladım ve dosyaya odaklama çabama devam ettim.

    Babasını biraz daha araştır Ans. Her insanın sırrı vardı. Büyük ya da küçük...

    "Buyrun efendim siparişleriniz." dedi genç garson elindeki kahve fincanlarını masaya bırakırken. Gülümseyip teşekkür ederken önüme koyduğu kahvaltı tabağına gülümsedim. Dün büyük babam yüzünden akşam da yemek yiyememiştim. Ve şuan açtım. Belki yemeğe değildi ama yatıştırılmaya ihtiyacım vardı her koşulda.

    O önce dumanı hala üstünde olan çok sıcak olduğuna emin olduğum kahveden bir yudum aldı. Aldığı yudum az da değildi. Dudakları yanmış olmalıydı.

   Önüne dön Ans. Yemeğini ye.

    Bende kahvemi içmek için bir hamle yapmıştım ki az önce kapatıp masanın üzerine öylesine bıraktığım telefonum titremeye başladı. Kayıtlı olmayan numara ile gerilirken dedektife bakmamak için bir çaba sarf ettim.

    "Efedim?" diyerek açtığım telefondan "Merhaba, Angel." diyen tok bir duydum. Anlam vermez bir şekilde kim olduğunu hatırlamaya çalışırken o cömert davranıp adını söyledi. "Ben mahkeme avukatı Philip." Yaşadığım aydınlanma ile dudağımı ısırdım. "Merhaba Philip. Tanıdım seni." diyerek şaşkınlığımı aradığına memnun olmuş tavrımla kamufle ettim.

   "Seni görevli olduğun Teo Langert davası için aradım. Başkan Pol Langert'ın avukatlığını ben devraldım. Normalde böyle huylarım yoktur. Dosyanın diğer avukatı olduğunu görünce arayıp haber vermek istedim." İyi biriydi. Fazlasıyla iyi biri, mesleğinde de oldukça başarılıydı. Bunu çoğu avukat yapmazdı. Fred'in arkadaşı olmasam o da yapmazdı.

  "Haber verdiğin için sağol Philip. Buraya gelirsen ofise beklerim. Zaten dosya için görüşeceğiz." dediğimde güldü. Sebebini az çok tahmin etmiştim ve haklı çıktım. "Uğrarım, Fred'e selamımı ilet lütfen." Konuşma uzamadı. Onun karşıt avukat olması hoşuma gitmişti. İşe rekabet girdiğinde daha çok adapte olurdum. Ayrıca bir avukat demek atlanılan detay demek. Ve Fred'in onunla barışma ihtimalinin yüksek oluşu her şeyi daha hoş kılıyordu. Yüzüme yayılan geniş gülümseme dedektif ile göz göze geldiğimde dondu kaldı.

   O gülümsememe on saniyeden fazla baktı.

  "Psikolog George'un kontrol verilerine göre Emma ona sadece üç kez gitmiş." dediğinde kahvemden büyük bir yudum aldım. Gözlerim gözlerinden ayrılmazken zihnim teorilerini öne sürüyordu. O kadar çok teori üretti ki birinde katil George çıkmıştı.

   "Ben görüşmeye gittiğimde Emma bunları yapmış olamaz, dedi. Üç görüşme yaptığın bir hasta için çok kesin bir yargı değil mi? " Onunda aklına yatmayan şeyler olduğunun farkındaydım. Düşündüğünde bir noktaya daldığını fark ettiğimden beri dikkat ediyordum o dava konusu açıldığında bir kaç dakika sadece bir yeri izliyordu. Konuşmalar arasına giren sessizliği ikimizin de zihnindeki sesler dolduruyordu sanki.

   "Çok tanınmış bir doktor George. Verileri her türlü korunuyordur diyerek hesabına eriştik." Sözlerindeki 'ulaşmak' deyimi hiç masum değil gibiydi. O da doğru olmayan yollara başvurabiliyordu demek. Yanlış demek doğru olmazdı, doğru olmayan daha uygundu.  "Emma'ya ait üç görüşme vardı ama Emma o klinik yolundan iki at boyunca haftada bir gün geçiyor. O yolun sonu fabrikalar sitesi." Sözleri zihnimin bir köşesine yaval yavaş kazındı. Ve atladığım ama bunu şuan fark ettiğim bir şey geldi aklıma.

   "Doktor George babamla aynı hastanede çalışıyordu. Ben küçüktüm ama hatırlıyorum. Babam onu hastaları ile çok yakın olduğu konusunda uyarmıştı."

  Anna'ya da çok yakın davranmıştı çünkü. Onunla konuşurken bacaklarına dokunduğunu sayıklamıştı rüyasında. Babam her şeyi olduğu gibi bunu da kontrol etmişti. Ve o günden sonra George babamın yakın arkadaşı olmaktan çıkmıştı. Ve kliniğini açmıştı.  

    "Bunu neden daha önce söylemedin?" dediğinde "Unutmuştum." diyerek fısıldadım. Ve zihnim anıları sürdü gözlerim önüne.

...

   "Anna bugün ki görüşmen nasıldı annecim?" Annem yine her akşam dönen muhabbetlere başlamıştı. Böyle başlayan konuşmalar yurt dışındaki tedavi merkezlerine seker oradan hayat anlayışlarına uğrar ve umutla son bulurdu.

   "İzniniz olursa odama çıkıp ders çalışacağım." dedim sınav hafyam yaklaştığı için bunu kullanarak. Ablam da elinde oynadığı kaşığı tabağa bırakırken bana yardım isteyen bakışlarını attı.

   "Sende doyduysan Fransızca için yardım eder misin abla?" dedim kullanabileceğim en iyi yalanı kullanırken. O gülümsedi, annem kızını ısrar edip sık boğaz etmek istemedi, babam iğnelerini bana sapladı.

   "Kendi başına çalışamayacak kadar anlamıyorsan Ans başka bir dile geç."

   Gülümsedim. Ama sonra bu dolmaya başlayan gözlerim ile kayboldu. "Sadece bazı noktalarda yardım alıyorum babacım." Güldü. Bu daha hiçbir şey der gibiydi. Mendili ile ağzını silip bana baktı. Gözleri büyük ihtimalle dolmuş gözlerimi fark etti. "Ablan olmasa yapmayacaksın demek oluyor bu." Sustum cevap vermedim. Veremedim. Masadan kalmıştı çoktan. Beni yerin dibine sokarken izler sonra da giderdi. Annem o sırada ablama daha tadına bakmadığı yiyecekleri tattırıp nasıl olduğunu soruyordu.

   Masadan kalkıp odama çıktım. Onunda arkamdan geldiğini gördüm. Ama ben basamakları jılza çıkarken o duvara yaslı rampayı indirip yavaş yavaş çıkmakla meşguldü. Odama girer girmez yaptığım tek şey defterimi almaktı. Yatağa geçip notlar kısmına geldim. Ve büyük harflerle yazdım.

   Küçük de olsa yardım alma Ans.

   Üstünde yazılı cümlelerin yanında çok basit kalmıştı ama yine de canımı çok yakmıştı.

   "Unutmamak için yazıyorsun anlıyorum ama bunlar sadece canını yakıyor Angel." Ablam oturduğum yere çok yaklaştı sandalyesi ile. Ama mesafeyi koruyup notlarıma bakmadı. Ne yazdığımı bildiğini sanmıyordum. Ama okuyup ağladığıma bir kaç kez tanık olmuştu.

  "Yazmak iyi geliyor. Unutmamdan ziyade ilk başta atladığım detayları sonradan fark ediyorum." dediğimde kaşları çatılmış halde gülüyordu. Bu onunda ilgisini çekmişti.

    "Doktor George da aynısını yapıyor. Her detayı yazıyor. Ve sonrasında okuyup detayların altını çiziyor. Aklına gelebilecek her şeyi yazıyor..."

  ...

   "Her şeyi not aldığı bir defteri var. Her yıl değişiyor tabi bu. Bulması zor olabilir ama her detayı objektif bir şekidel yazıyor." Dedektif bana bakarak güldü. Bende gülümsedim. O öpüşmeden sonra yüzüne bakmayacağımı sanarken şimdi birlikte gülüyorduk.

   Emma ile tanışacaksın Ans. Masum olduğuna emin olduğun kızın kim olduğunu öğrenecektim.

  

  
  

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin