B Ö L Ü M K I R K S E K İ Z (+18)

701 38 2
                                    

  Hissetiğim bu şeyin boğazıma tarifsiz bir acının hükmetmesine sebep oldu. Eğer biraz daha düşünseydim bakışlarındaki nefreti gözlerimin dolmasına dahi engel olamazdım.

   Aklımda babamın doktorundan duyduğum sözler hüküm sürerken dedektifi görmezden gelmeye çalıştım. 'Psikolojik sıkıntı yaşayan insanlar özle ilgiden nefret eder. Üzerine gidilmesi yaptıkları şey kötüyse buna devam etmesini sağlar.' Bu hep işime gelmişti. Yaptığı her şeye olumlu yaklaşmak beni çıldırtırdı.

   'Dikkatini başka şeylere çekmelisiniz.' dediğini hatırlıyorum. Babamın sinir krizlerini anlattığımda...

   "Bence çok hoş durmuyor. Ama dikkat çekici olmadığını söyleyemem." derken baktığım kişi öfkeli bakışları ile bana bakan kadındı. Sözlerim onu duraksattı. Elleri arasındaki makasa baktı. Sonra bana... Bunu bir kez daha tekrarladı.

   "Ayrıca yabancılardan bende hoşlanmam. Güvensiz hissettirir bana. Sizinle tanışmak isterim." diyerek bir adım attım. Dikleştirdiğim omuzlarım daha emin afmalr atmamı sağlıyordu. Duygusuz sesim kendimi güvende hissetmemi sağlıyordu. Duygularımı dışa yansıtmak beni yoruyordu. Fark edilmek kontorl edemediğim sürece beni rahatsız ederdi.

   Elindeki makası yavaşça yanındaki televizyon komodine bıraktı. Elini hızla üzerine sildi. Bana uzatmadan önce silerken gülümsedi ve bana yaklaşıp elini uzattı.

   "Kate Copper." dedi az önceki öfkesinden sıyrılmış sesiyle. Hafifçe tebessüm ettim. "Angel Brown." dedim onun gibi sakin bir ses tonuyla.

   "Sizinle tanışmak çok hoş Bayan Copper. Acelem olduğu için gitmem gerek. Kendinize iyi bakın. Ve kısa saç size yakışacaktır. Endişelenmeyin." Yüzünde oluşan gülümseme elini bırakmam için bana izin verdi. Ona arkama dönerken onunla göz göze geldim. Tam karşısına geçene kadar konuşmadım. Yüzümdeki gülümsemeye bakışları, gülümsememin onu rahatsız ettiğini söylüyor gibiydi. Belki de yapmacık olması onu rahatsız etmişti...

    "Saygı duymadığım için değil endişelendiğim için geldim arkanızdan. Kusura bakmayın dedektif. Benim hatam." Duyduğum anlık öfke geçmedi. Canımın yanmasına sebep oldu. Hissettiğim bu yersiz güvensiz his durdurmadı beni. Durduramadı...

    Seni kırması için ona izin verdin Ans. Hissetiğin bu hissi hak ettin.

...
 
     "Sakin dönemlerini geçtiğimiz günlerde kaybeden Doolbolw Kasabasında olaylar bitmiyor. Doolbolw Kasabası üniversitesi başkanı Bay Feel konuştu. 'Yaşanan durumlar üniversitemizi da olumsuz etkiliyor. Bu ay içerinde yaşanan cinayetler hepimizi derinden üzmüş durumda. Umarız ki her şey yoluna girer.' "
Arabamın radyosunu kafam dağılsın diye açmıştım. Ancak bu pek işe yaramamıştı. Cinayetlerle ilgili duyduğum her haber canımı normalden de daha çok canımı sıkmaya başlamıştı. Elimden bir şey gelmediğinde sabrım da tükeniyordu sanki.

   Emma hala hastanedeydi. Bu sanılanın aksine çok iyiydi. Hakkında öğrenilen bilgiler için yapılacak soruşturma ertelenmişti. Avukatlığını yapamıyor oluşum Fred üzerine daha çok yük bindirecekti. Durduğum kırmızı ışıkta ancak fark ettiğim telefonumun titreşim sesiyle aramayı cevapladım.

   "Ans." Maria'nın neşeli sesi trafikte olduğumuzu unutturacak kadar şaşırttı beni. "Ne zaman gelirsin ofise?" Sorusundan çok odakladığım konu sesinin mutluluğuydu. Bundan rahatsız olmuş değildim, aksine azıcık da olsa mutlu olmamı sağlamıştı. Hala içimi kemiren duyguların yanında mutluluğu hissetmek dahi mucizeviydi.

   "Yoldayım." dedim meydana doğru ilerlerken. Meydan ve ofis arası en fazla beş dakikaydı.

   "Tamamdır. Acele et randevuma geç kalmak istemiyorum. " Ani fren yapmam arkamda bir araç olsa felaketle sonuçlanabildi. Ara sokaktan gitmek ilk kez işime yaramamıştı.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Where stories live. Discover now