B Ö L Ü M O T U Z (+18)

1.1K 43 4
                                    

   "Bayan Brown isterseniz sizi görüşmeye dahil edebiliriz." Açılan kapıdan içeri giren memur karşımda dikilmiş bana beklediğim sözleri sarf etmişti. Gülümsedim oturduğum sandalyeden kalkarken telefonum bir kez daha titredi. Onu çantama atmadan önce ekranından titreme sebebine baktım.

   Bilinmeyen Numara :
  "Ona sekreti Lily'in babana gizli görüşmelerini anlattığında bahset." A.

    Bilinmeyen Numara :
   "Kayıtların yatak odasındaki kasada olduğu detayına girmeni de tavsiye ederim." A.

   Bana hayatımda kim güvenip güvenmeyeceğimi gösteren A şimdi de önemli bir bilgiyi fısıldamıştı. Telefonumun ekranını kapatıp çantamın içine attım. Çantayı kalktığım sandalyeye koydum ve kabanımı üzerine bıraktım. Memur'un gösterdiği yoldan ilerleyip onu takip ettim. İzleme odasından çıkıp hemen solda kalan kapıya yöneldik. Kapıyı yavaşça çaldı ve araladı. Kenara doğru çekilip geçmem için bana yol verdi. Ve az önce dikkatle izlediğim odanın içine girdim.

   Çok yavaş bir adım attım odaya girdiğim adımdan sonra bana. Bakan iki adama kibarca gülümsedim. Ve yavaş adımlarla onlara ilerlemeye devam ettim. Onlara bakmadım odanın belirli noktalarını dikkatle inceledim. Tamamen siyaha bürünmüş bir odaydı. Bizim burayı izlediğimiz cam bölüm dahi siyah bir duvar gibi görünüyordu. Odanın iyi bir dizaynı vardı. Odanın tam ortasına konumlanmış bir masa vardı. İşin komik tarafı filmlerde gördüğümüz gibi masa üzerinde masayı aydınlatan parlak beyaz bir ışık vardı. Bu şimdiye kadar girdiğim hiçbir görüşme odasında toktu.

   "Merhaba Dedektif Lee. Ben Avukat Angel Brown." diyerek sonunda ulaştığım masanın etrafında duran sandalyenin birinin sırtına ellerimi koydum. Adamın çatık kaşları bir an olsun gevşemedi ve beni baştan aşağı süzdü.

  "Sana da merhaba George. Bazı detayları dedektiflere bahsetmediğini gördüm. Gelip sana yardımcı olayım dedim." Gözleri gözlerime kenetlendi. Az önceki ukala tavrı az da olsa törpülenmişti.

   "Merhaba Angel." Çok kısa bir an kısılan gözleri yine az önceki rahat haline döndü sonrasında. Ellerimi yasladığım sandalyeden ayırırken ayakta durmaya devam edip kollarımı göğsüm de birleştirdim.

   "Emma senin müvekkilin değil mi Angel. Neden onu suçlu çıkarmaya çalışan bir sorguda benim karşımdasın?" Gözlerim kısıldı anlamaya çalıştım ne yaptığını.

   "Aslında ben müvekkilimi suçlu çıkarmaya çalışmıyorum. Ama sen onu savunmaya çalışıyor gibisin sözlediklerine göre."

   Aynen böyle  Ans. İlk andan itibaren sıkıca tut o ipleri.

     Şefin bakışları üzerimde dolanırken ona dönüp gülümsedim. Ona onun tarafında olduğumu göstermeme gerek olduğunu bakışlarına kadar düşünmüyordum. Ama o bunu istiyor gibiydi.

  "Doktor George babamın bir arkadaşıydı. Ona güvenebileceğimi düşünürdüm. Ta ki Emma için ona gittiğim güne kadar." Lee'den George'un olduğu yöne döndüm. Gözleri kısılmış 'bana ne söyleyeceksen söyle lafı geveleme' der gibi bakıyordu. Ama işin eğlenceli kısmı buradaydı. Herkesin tüm dikkatinin üzerimde olmasını severdim kontrol elimdeyken.

   " O aslında hep gizemli bir kişilikti bunu çok sonra hatırladım. Aklıma o gün asistann geldi George." Gözleri normalden daha da genişledi yüzümdeki gülümseme gibi. Bu bilginin gerçek olduğunu o an anladım. A bir kez daha işimi kolaylaştırmıştı. Bu durum bazen çok ürkütücü oluyordu. Yoksa onunla bir çok dosyayı daha kolay halledebilirdik. Ortak olabilirdik.

   Katil olma ihtimali olan biri için sarf ettiğin sözler bunlar mı gerçekten Ans?

   Onun Teo'yu ve babanın katili olma ihtimalini nasıl göz ardı ediyorsun.

   Etmiyordum. Güven temelleri olan bir duyguydu ve A ile aramızdaki şey öylesine dikilmiş temelsiz bir apartmandı. Onun yapacağı tek kötü hamle bunu yok edecekti.

    "Angel küçükken de seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokardın. Ve baban bu konuda seni uyarırdı. Senin psikolojik problemin de bu sanırım haddinin bildirilmesi aşağılamak hoşuna gidiyor." dediğinde ellerini birbirine kenetleyip ama üzerine eğildi. Yüzüne yerleştirdiği gülümseme panik anında oyunculuğunu ne kadar kötü olduğunu gösteriyordu.

  "Aslında pek öyle değil. Senin dar bakış açından kaynaklanan bir durum bu bence. O kadar kendini beğenmişsin ki benim dahil olduğum bir dava da benim yerimi sorguluyorsun ama fark etsen senin çoğu konuda olduğu gibi bunda da bir yerin yok . Daha geniş bakmanın sana çok faydası olacaktır eminim." Sözlerimin değindiği noktada insanların canını yakmak çoğu zaman umrumda olmazdı. Hedefe odaklanırdım. George'nin kızarmış yüzü bunu ele verdi.

  "Benim yerim mi yok?" Güldü bu cümleyi söylerken keyif aldı. Devamında ben keyif alacaktım büyük ihtimalle. "Emma'nın psikologuyum ben. Sana anlattıklarından daha çok şey anlattı bana."

   Bingo. Onun kendini yakması için uzattığın çakmak işe yaradı Ans. O kendi kendini ateşe verdi.

    Dedektif Lee'den bakıp gülümsediğimde o da duyduğu bu cümle ile keyiflenmişti. "İşte bize onları anlatacaksın şimdi George. Hemde isteyerek." Yüzündeki gülümseme kaybolurken ellerini birbirine bastırdı. Parmak boğumları beyazladı. Durduğum nokta da ona yavaş yavaş ilerledim. Dedektif Lee istese buna karışabilirdi. Ama karışmadı. Ben George'un in arkasına gelene kadar odada sadece ayakkabılarımın sesi yankılandı. George'un arkasına geldiğimde hafifçe kulağına doğu eğildim.

   "Babamın hatrı için yatak odandaki kasadan, notlarından ve Lily'nin anlattığı seanslardan bahsetmeyeceğim. Ama sende Emma ile yaptığın tüm seansların dokümanlarını vereceksin." Kabul edeceğini bildiğim bir anlaşma sürdüm önüne. Yüzümdeki gülümseme ile önüne doğru yürüdüm. Bakışlarında peydah olan öfke ile Lee'den döndüm.

   "Size iyi sohbetler dedektif Lee."

   Ans attığı bombanın etkisini izlemek yerine ateşi harlamam için adımladı. Güç almak için tutunduğu şey meleğin kanatlarıydı.

   Odadan çıkmaz dinleme odasına geçtim. Çantamı ve kabanımı almaktan ziyade son hamlemi yapacaktım. Odaya girdiğimde sandalye de oturmak yerine duvara yaslanmış şekilde yeri izleyen dedektifi gördüm. Bir şey söylemeden yanına kadar yürüdüm. Koyu kahveleri şuan hangi tonda olduğunu bilmediğim gözlerime tutundu. Aradığı neyse bulamıyor gibiydi.

   "Evinden yatak odasında gizli bir kasa var. Orada tüm hasta dosyaları ve suçlu olduğunu kanıtlayacak belgeler var. Onu bununla tehdit ettim. Emma ile ilgili anlattığı şeyleri memurlardan teslim alırım." dedim. Tepki vermesini beklemiyordum. Ama gözlerime öyle bakmayı kesmeliydi. Kafasını haffiçe salladı. Konuşamak istiyor ama kendi ile savaşıyor gibiydi. Yutkundu boğazımdaki adem elması haraket etti. Gözleri bir kaç saniye benden ayrılıp görüşme odasına döndü. Kendi ile girdiği mücadele de konuşmaya karar verdi.

   "Bunları neden bana öncesinde söylemedin?" Sesi alacağı cevaba muhtaç gibiydi. Bu durum beni memnun etti. Ona istediğini vermemek gururumu okşadı. Mutlu olmadım ama bir şeyler beni rahatsız etti. Ama yine de gülümsedim. Hissetiğim o garip duyguyu maskele gizledim ve içimde gölgeledim.

   "Beni iyi kullanamadınız dedektif. Umarm üstlerine bunu açıklamanız zor olmaz." Bakışların söylediklerimi inkar etmesini istedim ama yüzündeki kasılma onun, A'nın, haklı olduğunu gösterdi. Şu noktada çekip gitmem gerekiyordu. Ona arkamı dönemli ve bir daha zorunda kalmadıkça konuşmamam gerekiyordu. Yüzleşme sonrası böyle olmalıydı.

   Eğer ona bu garip duyguyu hissetmiyor olsaydın Ans öyle olurdu. Herkes gibi onu da arkanda bırakıp giderdin.

   "Keşke bana direk sorsaydın öğrenmek istediklerini dedektif. Beni kullanmak için yanına çekmek gibi basitçe hamleler yapmak yerine."  Gülümsedim bir şeyler battı tenime. Boğazım kurudu cümleden sonra. Madem bir yangın çıkarmıştık. Üzerine su dökmeye gerek yoktu.

   "Sizinle oyun oynamak zevkliydi Dedektif Copper." Gülümsedim ve ona sırtımı döndüm. Şuan lanet olası derecede hızlı atan kalbim durmalıydı. Canımı yakıyordu.

    Ans. Her şeyden öyle kolay kaçamayacağını sana söylemiştim. Bazı duyguları bizim engel olamayacağımız şekilde gerçekleşirdi. Bu da onlardan biriydi.

  

 

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin