B Ö L Ü M O T U Z Y E D İ (+18)

855 39 4
                                    

  "Angel iyi misin?" Çalan odamın kapısı dikkatimin dağılmasına sebep okurken çığlık atmak istedim. Önünde durduğum panoyu gardrobumla duvara arasındaki geniş boşluğa ittirip boy aynamı kalan kısmı kapatmak için kullandım.

   Üzerine özenle sabitlediğim fotoğraf ve yazıların görünüp görünmediği kontrol ettim. Eğer görürse nasıl açıklayacağım bilmiyordum ama kurcalayacağından emindim. Ne diyecektim ki? Çalıştığım davanın gizemini çözmeye çalışıyorum mu? Neden dedektiflerin değil de benim yaptığımı sorgular ve üstlere yazı yazardı. Uğraştılarını biliyordum sadece elde ettikleri bilgileri bilmiyordum. Gidip Ken'den bir şeyler öğrenebilirdim. Ama onu dahi görmek istemiyordum.

   Kapıyı açmadan önce yatağın üzerindeki tişörtümü üzerime giydim. Şortumu umursamadan kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda tahmin ettiğim gibi büyük babam odaya girdi. Girmek için kapıyı itip ellerini cebine atması rahatlığının boyutunu gösteriyordu açıkça.

   "Bir sorun mu var?" derken odamı incelemesine sinirim artarken güldüm. Odaya birini ayıp atmadığımı çözmeye çalışıyordu büyük ihtimalle.

   Seni korunmasıyla yakalandıktan sonra bunu yapmakta haksız sayılmaz Ans.

   "Hayır. Yorgundum. Geceyi hastanede geçirdiğim için duş almak istedim." Gözleri hala nemli saçlarımda gezerken bana güveni gözlerimi yaşarttı.

   "Korumalar söyledi geçen gece apar topar çıkmışsınız evden. Bir sorun mu var?" Ona haber vermememin sebebini merak ediyordu. Ama bunu açıkça soramıyordu.

   "Ortağım Maria'nın kardeşi rahatsızlanmış." Güldü. Kendini beğenmiş, alaylı gülümsemelerden biriyle.

  "Siz olmasaydınız ölecek miydi?" Sesindeki alay ona karşı saygımı sarstı. O iyi biri değildi olmak için çabaladığını da sanmıyordum. O ukala kişiliğine sahip çıkan biriydi. İyi rol yapıyor olması insanların onu iyi biri sanmasına sebep oluyordu.
 
  "Seninle şirket hakkında konuşmak istiyorum." derken kitaplığıma ilerledi. O sınırları bilmezdi. Kurcalamayı, sahiplenmeyi severdi. Eli tüm kitaplarım üzerinde dikkatle gezdi. Mimikleri onu şaşırttığımı gösterdi bana.

    Oldukça genç duran vücudu gibi yüzü de oldukça genç duruyordu. Babamın yanında onu abisi sanardı insanlar. Genç yüzündeki mimikler usta bir ressamın kaleminden çıkma gibiydi.

    "O konuda konuşmak istemediğimi biliyorsun." dediğimde yatağımın üzerine oturdum. O gidene kadar ayakta durmam onu odada daha fazla kalmaya iterdi. Çalışma masamın yanındaki koltuğa oturup yayıldı. Bir bacağı üzerine diğerini atarken cebinden sigarasını çıkardı. Spor yapardı ama hiçbir şey sigarasını içmesine engel olamazdı. Sigara onun ilacıydı. Bu konuda ona benziyor oluşum ilk defa dikkatimi çekti. Kendi sigarasını dudakları arasına yerleştirirken bakışları beni buldun ve cebine koymak için hareketlendiği sigara paketini bana uzattı. Düşünmeden aldım.

  Son zamanlarda düşünmeden ne çok şey yapıyorsun Ans.

  Bir dalı dudaklarım arasına yerleştirken aramızdaki sohbetin tahmininden daha uzun süreceğini anladım.
 "Bana bu konuyla ilgilenmediğini söylediğinde Davied hayattaydı. Artık değil." Nasıl bu kadar söyleyebiliyordu bunu? Duygusuzdu söylerken.

  "Bu fikrimi değiştirecek bir şey değil." Dedim dürüstçe.

   "Artık burada tamamen yanlızsın."

   "Anna var büyükbaba. O burada mutlu." Sesim tahmininden daha yüksek çıkmıştı.

   "Ama sen değilsin Angel. Sen hep daha iyisini istersin. Burada basit bir büroda ne kadar iyi olabilirsin ki." Sesindeki alaydan konu ben olduğumda nefret ediyordum.

    Onun tarafından küçümsenmekten nefret ediyorsun Ans. Sesi değil seni rahatsız eden.

   Güldü. Sigarasından uzun bir nefes çekerken bende aynısını yaptım. Ve onun gibi gülerek onu alaya aldım konuşurken.

   "Kendi gayretimle kurduğum bir ofis büyük baba. Sende öyle başlamadın mı? O şirket basit bir dükkanda kurulmadı mı?" Sinir olsun istiyordum. İliklerine kadar bana kin gütsün, üzerime gelmekten var geçsin istiyordum. Ama o hala gülüyordu.

   "Sen Angel... Gerçek bir Brown'sın. Benimle gelmeli ve şirketin avukatı olarak bir çok şeyin başına geçmelisin. Babanın buraya gelip yetindiği şeylerle sen yetinmemelisin." Onu dinlerken avuç içimdeki tırnak izlerini inceledim. Dinliyordum ama bunu çok umursamıyor gibi görünmek istiyordum.

  "Ya da sen bazı şeylere takılmayı bırakmalısın büyükbaba. Büyük annem burada öldüğü için buradan nefret ediyorsun. Burada olmamız seni rahatsız ediyor değil mi?" Gözlerine dikkatle bakmaya başladım. Duygularını yakalamak istedim. Bunu çok uğraşmama gerek kalmadı, kendi verdi bana. O ve babam sevdikleri kadın söz konusu olduğunda bocalıyordu. Hislerini saklamakta usta iki adam minik duygusal birer çocuğa dönüyordu.

   "O buraya baban ve anneni görmek için, Anna'yı ziyaret etmek için gelmeseydi. Şuan yanımda olurdu. Tam burada senin yanında. Babana ne kadar benzediğinden söz ederdi. Gözlerine bakmak için an kollardı." Eğer hayat bana aşkın karanlık yüzünü canhışran anılarla göstermeseydi ona hayranlık duyabilirdim. Büyük babamın gözlerinin dolmasına sebep olacak kadar büyüleyici olan o duyguya tapardım.

    O büyüleyici duygu seni savunmasız kıldı Ans. Bir çok şeyi aldı senden. L'den nefret etmene, bir daha asla dilek tutmamana sebep oldu. Sevdiğin bir çok şeyi aldı senden.
 
    Sigarayı sigara kutusunun demir kısmına bastırırken izmariti içindeki çöp kısmına attım. Ve büyük babama uzattım.

    "Burada gitmeye şuanlık niyetim yok büyük baba. Ama ileride ne olacağını bende bilmiyorum. Israr etmeni istemiyorum." Tepkisini merak ederek bekledim. Hafifçe gülümsedi. Babama bıraktığı bana kadar uzanan yeşil hareleri parladı.

   "Ne zaman küçük avukatım. Her zaman senin için yerim var." Gülerken oturduğu yerden kalkıp odaya son bir bakış attı.

   "Burayı sevdim. Zevklisin." Bunu odama girdiği çoğu zaman sanki ilk kez giriyor gibi söylerdi.

   "Teşekkür ederim büyük baba." Yanıma gelmesini izledim. Elini alışık olduğum gibi saçımın üzerine koymasını ve anlımı öpmesi bekledim. Şaşırtmadı beni. Geri çekilirken cebinden bir kart çıkardı.

    "Nedense başının belada olduğunu hissediyorum. Bu numaradaki adam ordunun eski bir askeri. Koruma için ne zaman istersen ara." Sezgileri güçlü oluşu ondan sakladığım sırlar konusunda beni ikinci kez düşünmeye iterdi. Ama bu kez farklı etmesi sezgilerinden öte haberler ve söylenilenlerdi.

  " Ne zaman gideceksin? " dedim artık meydana okur sesimden uzak sakin bir tonla. Saatine baktı bunu neden yaptığını anlamayacağımı bilsem de onu izledim.

   "Ne zaman istersem, sana da uyar mı?" İkimizde bu söyleme güldük.

    Eskiden kalan bir şakaydı. Çok eskiden... Babam hayattayken, Anna buradayken Lucas'ın da güldüğü bir şakaydı.

   O odadan çıkarken ondan yardım isteme fikri düştü aklıma. Eğer yardım ederse bununla böbürleneceğini biliyordum. Ama yardım edebileceğini bir çok konuyu açığa çıkaracağını da biliyordum. Belki resmi yollarla olmazdı bu ama olurdu.

    Yani uğraşmadan bir şeyler mi elde etmek istiyorsun Ans? Eğer gerçekten uğraşırsan bir şeyler bulabileceğini biliyorsun oysa ki.

   Kapıyı kapatır kapatmaz kilitledim ve panoyu sakladığım yerden çıkardım. Masaya aceleyle bıraktığım kalemi çıkarıp hatırladığım notları yazmaya başladım.
 
    Başından beri yapmam gereken tek şey odaklanmak ve kendi yollarımla yardım almaktı.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin