B Ö L Ü M Y E T M İ Ş B E Ş (+18)

423 30 0
                                    

   "Zaman ne kadar hızlı geçiyor biz fark etmeden. Seni daha dün orada babamın cenaze törenini söylerken ki halinle hatırlıyorum." Üzerimdeki ondan aldığım tişörtü çıkarırken onun kitaplığım ile meşgül olduğunu gördüm.

   O kadar şanslıydı ki odama çıkarken sevmediği hiç kimseye rastlamamıştık. Arabadayken bahçede gördüğümüz Leonardo dahi çıkmamıştır eve girerken karşımıza. Onun yüzünde hala az önceki gülümseme vardı. Böyle gülümserken kalbimin sol yanımdaki varlığını gösteriyordu sanki bana.

    Anna'dan sonra en çok o gülsün istiyordum. En çok ona yakışıyordu çapkın bakışlar... Derin kahkahalar... Alaylı gülüşler... Hafifçe çattığı kaşlarının yüzüne verdiği o puslu hava...

  "Neden sürekli kötü anıları hatırlamaya meyillisin Angel?" Cevap vermeyeceğim ya da veremeyeceğim bu soruyla sessiz kaldım. Giydiğim deri pantalonun içine gömleğimi katarken sesini duydum.

   "Niye o sessizlik." Benden bir beklentisinin olmaması aramızdaki bu durumun devam etmesinde kolaylık sağlıyordu. Kemerimi taktıktan sonra aynadan kendime baktım. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaparken beni izlediğini gördüm tarağımı almak için sola döndüğümde.

   "Neden öyle bakıyorsun bana?" Elbette ki ona dönüp garip bir bakışma başlatmak benlik değildi. Sorun onu güldürdü. Saniyeler geçmeden zihnimdeki teoremimi çiğnedim. Kendimi onun gülüşünü izlerken buldum.

    Artık kendini tanıyamıyorsun Ans. Umarım farkındasındır.

   Kendimi zorlukla onun bakışlarından kurtardık sonra aynaya geri döndüm. Saçımı normale kıyasla çok özenmeden hızla bağladım. Aksine bu şekilde daha hoş olmuştu saçlarım. Kesinlikle hayatın oyun oynarken zevk aldığı o insan ben olmalıydım.

   Çantama bir kaç parça kıyafet koyduktan sonra kitaplıktan bir kaç dosyayı alıp kol çantama koydum.

    "Gidebiliriz." dedim gülüşünü izlerken kendimi bulduğumdan beri ona bakmamaya çalışırken. O ise hala beni izliyordu. Kapıya ilerlemeyi bırakıp ona döndüm. Kesinlikle sadece bana ciddi bir şey soracağında böyle bakıyordu. Eşyalarımı kapının kenarındaki tekli koltuğa bırakıp ona doğru ilerledim. Bu kez kaçmak istemedim.

    "Hadi sor." Karşına geçip gözlerini rahatlıkla görebildiğim o mesafede durdum. O ise yavaş bir adımla bu mesafeyi kapattı.

   "Hala bana tam anlamıyla güvenmediğini biliyorum." Yutkundum. Böyle bir şeyi duymak beklentilerim arasında son sıralarda dahi değildi.

   "Ben kendime dahil tamamen güvenmem Dylan." Bunu ona bir çok kez söylemiştim.

  "Bana güvenmeni beklemem düşük bir ihtimal mi?" Bunu bende bilmiyordum. Biliyor olmaktan da korkuyordum.

   "Evet." Dürüst davranmadığım sürece ona güven veremezdim. Ve ona güvenemezdim.

   Dürüst olmam demekse ona hayatımın sırrını vermek demekti. Bir katil olduğumu bir dedektife itiraf etmekse en son isteyeceğim bir şeydi.

   "Bir ihtimal var yani?" Sorduğu soru beni güldürdü. Onun iyice azalttığı mesafeyi tamamen kapattım. Onu üzme ihtimalimin beni böylesine korkutması elbette normal değildi.

   "Uzun zamandır tamamen olmasa bile güvendiğim tek adamsın Dylan. Bunun benim için ne kadar imkansız olduğunu bilemezsin." Elim yanağına giderken gözlerindeki parlamayı izledim.

   Önceden ne çok isterdim sevilmeyi. Şimdi ise birinin beni sevmesinden bunun aşka dönülmesinden çok korkuyordum. Artık birine zarar vermek istemiyorum. Sevdiğim birinin canı yansın istemiyordum.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Where stories live. Discover now