B Ö L Ü M E L L İ Ü Ç (+18)

697 37 7
                                    

    Adım sesleri... Ahşap bir zeminde yürüyen biri vardı. Her adım sesi ile karanlığa bütünleşmiş zihnim ayrılmaya başladı. Gözlerimi araladığımda uyuyakaldığım koltuğun ucunda onu gördüm. Yüzünde çok az gördüğüm gülümselerden biri vardı. Elleri üzerinden asla çıkardığını düşündüğüm deri ceketinin cebindeydi.

    "Burada ne işin var?" diye sorduğumda gülümsemesi genişledi. Elleri ceketini tutup yavaşça çıkarmaya başladı. "Burada ne işiniz var dedektif?" diye sorarken üzerime örtülmüş ince örtüyü itip yatakta oturur pozisyona geldim. O ise ceketini diğer koltuğa bırakırken bana bakıyordu. Çok dikkatliydi.

   "Gelmemeliydim." dedi ama yüzündeki ifade söylediklerine bir hayli ters bir gülüşle sarılmıştı. Bir adım atıp oturduğum koltuğa yaklaştı. Bir adım daha atıp bana yaklaştı. "Benim için endişelendin değil mi?" dedi hala bir nebze azalmamış o gülüşünün arasında. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Neden burada olduğunu? Neden böyle güzel güldüğünü? Neden güldüğünü? Neden şuan üzerime doğru yüzüdüğünü?

   Oturduğum yerde doğrulup ona anlam veremez ifadelerle bakmaya devam ediyordum. "Dedektif?" dedim endişeli bir sesle. Duygularımı bu kez ustaca gizleyemedim. Hazırlıksız yakalanmıştım.

   "Neden bana adımla seslenmiyorsun?" diye sorduğunda bir adım geriye attım. O ise aksine bana doğru bir adım atmıştı.

   "Resmiyet." dedim diyecek başka bir şey bulamazken. Neden şuan kendimi çok savunmasız hissediyordum. O bana bir adım daha attığında sırtımı duvara çarpmamı sağlayan son adımımı atmıştım bende geriye doğru.

    "Bu kez kaçmak yok Angel." dedi aramızdaki mesafeyi bir tozmuş gibi bir nefesi ile yerlebir ederken. Tenimi okşamaya başladığında olanları hala idrak edememiş bedenim gerildi. Uyanır uyanmaz savunmasız birine dönüşüyormuşum bunu anladım. Elini havaya kaldırıp yavaşça baş parmağı ile yanağımı okşadı. Durması gerekiyordu. Onu itip uzaklaşıp ne olduğu sormam gerekiyordu. Ama bunu yapamıyordum. Dudaklarına bakmama engel olamıyordum. Onu itmeye yetmiyordu sanki gücüm. Kontrol benim elimden çoktan çıkmış kendi yolunu bulmaya çalışıyor gibiydi.

    "Nasıl girdin içeri?" dedim kendimi arzularıma kaptırmadan hemen önce.

   İrademe her ne kadar güvensem de şuan ona sahip miydim bilmiyorum. Hele ki o yüzümü böylesine merakla izlerken... Elini yanağıma hissetmediğim kadar özelmişim gibi dokunurken... Sıcak nefesi dudaklarımı kuruturken... Dudaklarının tadını düşünürken...

   "Bana ne zaman zarar vereceksin Ans?" Dudaklarına takılıp kalmış ifadem gözlerine tırmandı. Gülüşü değişmişti. Ciddi bir ifadesi vardı. Dudakları dudaklarıma dokunduğunda onu itmeye çalıştım. Ama gücüm çekilmiş gibiydi. O dudaklarıma dokunurken benden uzaklaşsın istiyordum. Durdu. Karşılık vermediğim için mi bilmiyorum. Ama sonunda durdu.

   "Neden?" diye sorarken yüzü kızarmaya başladı. Ellerim arasında hissettiğim sıcaklık ile bende uzaklaştı. Gözleri kendi vücuduna bakarken benim bakışlarım da ellerimdeydi. Sol elimde ne zaman aldığımı bilemediğim, hatırlamadığım bir bıçak vardı. Kanla kaplı bir bıçak...

   "Dylan..." fısıldadım. O kadar kısıktı ki sesim ben bile duyamadım. Bedeni sarılırken koluma tutundu. Eliyle karnına baskı uykularken kanamayı durdurmaya çalışıyor gibiydi.

   Benim açtığım yara... Elimdeki bıçakla açtığım yara... Nefes alamıyor gibiydi. Kızarmış yüzü kana bulanmış beyaz tişörtü...

  "Yaşadığın böyle durumlarda bazı noktaları unutabilirsin Angel. Hafızan ne kadar güçlü olursa olsun, psikolojik bir durumda zihnin bazı şeyleri unutmak isteyebilir." Bu psikologumun sesiydi. Bir yerlerden geliyordu... Sanki zihnimde yankılanıyordu. Sesi çok netti...

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin