B Ö L Ü M A L T M I Ş Y E D İ (+18)

518 28 7
                                    

   "Bence grubu başında beri Daryl yönetmeliydi." Ekranda sevdiğim sahnelerden biri varken attığı fikir ile kendimi öne attım. Beni sevdiğim bir sahneyi ayıran durum sevdiğim karakteri koruma isteğimdi.

   "Daryl bu dizi tek başına sırtlanacak kadar mükemmel olabilir. Ama Rick kadar radikal kararlar veremez." Sırtımı yasladığım yumuşak koltuktan ayırıp minik sehpa üzerindeki mısır kovalarından birini kucağıma çektim. Ve savunmama devam ettim. "Rick bencil. O topluluk eğer o şartlarda ayakta durabiliyorsa Rick sayesinde. Kimse eleştirdiği o kararları verecek cesareti gösteremezdi."
 
    Bencilliğin iyi bir şey olduğunu onlara kanıtlamaya çalışıyor gibisin Ans. Ama gerçek şu ki sen şeytanla yarışabilirsin. Cennetten kovulmamış olman bunu değiştirmez.

   "Bencil olabilir ama çok da duygusal." dedi Mari tekli koltukta yan şekilde oturmuş kafasını yan bir şekilde sırt kısmına yaslarken. Onun tercihleri hep çok garipti.

   İsa'ya aşık olması da bunu destekliyordu tabi.

   "Her insan öyledir Mia." Fred'in söylediğine güldüm. "Ans öyle değil ama." Maria'nın sözleri kahkaha atmama sebep oldum.

   En yakın arkadaşlarım dahi duygusuz olduğunu düşünüyor Ans. Pardon gereksiz derecelendirme yaptım. Onlar tek arkadaşların...

   "Ans normal değil bu örneği kabul etmiyorum o yüzden." Elimdeki mısırı gülerek ağzıma attım. Tabi ki haklı olduğumu düşündüğüm bu savaşta onlara kendimi kanıtlama zahmeti göstermeyecektim. Rick'in beliridği sahneyi izlemeye koyuldum.

   Çözüme kavuşturduğumuz beş dosyadan sonra bunu hak etmiştik kesinlikle. Yarın katakoll kapalıydı. Bir çok işimiz aksayacağı için tüm geceyi The Walking Dead izlemek için ayırabilirdik.

   "Bazen zombileri insanlara tercih ediyorum." Maria'nın bağırışı ile büronun kapısı şiddetle çaldı. Tüm dikkatler o tarafa döndüğünde oturduğum yerden kalktım. Onlar kapı çalmamış gibi kimin daha iyi zombi öldürdüğü kavgasına girmişti bile. Kazanan her zaman Daryl oluyordu orası ayrı konu tabi.

   Kapıyı açıp bu saate gelebilecek tek kişinin yüzüne baktım.

   "Teo?" dedim endişeli bakışları kapıyı açmama rağmen yere bakarken. Korkuyla bana baktı. Kesinlikle bir şeyler olduğu ortadaydı. "İyi misin?" Kapıyı yavaşça çekip içerinin gürültüsünün dışarı çıkmasını engelledim. Bir anda kolları bpynuma dolandığına ellerim havada asılı kaldı.

   Kesin bir şey olmuş Ans.

   Onu iter ve hesap sorardım bu rahatsız edici haraketi yüzünden. Ama titreyen ve omzuma belirli aralıkla dokunan çenesi ile derin bir nefes verip bende onu sardım. Elim sırtını okşadığında sakinleşmesini bekledim. Onun bu hale gelmesi kıyamet alameti sayılayabilecek kadar nadir şeylerden biriydi. Onun neşesi benim yürekli taktığım maske gibiydi. Ama o bunu içinden geldiği için yapıyordu.

    Belime sarılmış elleri yavaşça gevşedi. Başını yasladığı omzumdan kaldırdı ve benden bir adım uzaklaştı. Gözleri kendini sıktığından olsa gerek kıpkırmızıydı. Mavileri kırmızılar arasında titriyordu.

    "Önemli bir şeyi böldüm sanırım." Bakışları ofisin kapısına kaydığında sorduğu soru ile bozguna uğradım. Şaşkınlıkla gülmemek arasında kalırken onu eğlendirmek istedim. Sürekli o beni iyi hissetiremezdi ya sonuçta.

   "Aslında önemli. Kim yönetmeli onu tartışıyoruz?" dedim Fred ve Maria'nın hala birbirlerine kimin dhaa iyi olduğunu kanıtlama sohbetini gösterirken. Kaşları havalandı. Eli ensesine gitti panikle. Bunu utanınca çok sık yapardı. Onun söylediğine göre ben utanmaz biri olsam da utanınca gözlerimi kaçırmışım. Ve gözlerimin tonu koyulaşırmış.

Sessiz Ve Sensiz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin