16. Bölüm Şüphe

694 219 583
                                    

Merhabalarrrr :)

Medya :Itır

Bölüm Şarkısı : Bağzıları Zaten Kırılmış Bir Kızsın

Keyifli Okumalar :)

***

Çaresiz bir aşka düşmek kadar kötüsü var mıydı? Sevdiği adam tarafından sevilmemek kadar acı olan ne olabilirdi ki? Hiç olmayacağını bile bile sevmek nasılda yakıyordu yüreği? Vazgeçemiyordu ki insan hemen öyle. Kalbinden söküp atamıyordu lanetlenmiş bu sevgiyi. Elinde değildi her ne kadar vazgeçmeye çalışsa bilse yapamıyordu.

Çok denemişti Nil başka birini sevmeyi, Melih'ten vazgeçmeyi. Yüreğini başka bir adama vermeyi ama yapamamıştı, olmamıştı. Kime şans verdiyse o yüreğini çalan hırsıza karşı hissettiği hisleri hissedememişti. Neyine bağlanmıştı ki bu kadar? Onu da anlamıyordu. Bir kez olsun kendine bakmayan gözlerine mi yoksa başkasını seven kalbine mi?

On dokuz yaşındaydı Melih'i tanıdığı zaman. İlk görüşte etkilenmişti ondan. Kahve gözleri gözleriyle buluştuğu ilk anda yüreğinin yerinden çıkacağını sanmıştı. İlk bakışı, ilk elini tutuşu o kadar özeldi ki... Hele o gülüşü nasılda aklını başından almıştı. Ya sarılışına ne demeliydi? Tamam hiçbir zaman Hayat'a sarıldığı gibi sarılmamıştı kendine ancak yine de onun kollarında olmak, ona sarılmak güzeldi. Hiç olmazsa kokusunu içine çekebiliyor, birkaç saniye bile olsa huzur bulduğu yerde dinleniyordu.

Sırf onunla daha çok vakit geçirebilmek için fazla ders seçmişti Nil. Onun yanında olma isetğini hiçbir zaman bastıramamıştı. Seviyordu onu bütün kalbiyle seviyordu her ne kadar karşı koymaya çalıştıysa da olmamıştı. Kahretsin ki Melih'i, Hayat'la sarmaş dolaş bir şekilde görmek bile ondan soğumasına yetmemiş, daha çok acı vermişti yalnızca.

Gözyaşları usulca süzülüyordu Nil'in yanaklarından. Bir bu tarafa bir o tarafa dönerek uyumuya çalışıyor fakat uyuyamıyordu. Gözünü her kapattığında bu gece ki gördükleri tekrar canlanıyordu. Nasıl'da sarılmıştı Melih, Hayat'a nasıl da bakmıştı aşk dolu gözlerle onun gözlerine. Bazen soruyordu hangisi daha kördü? Hayat mı, Melih mi?

Gerçekten görmüyor muydu arkadaşı, Melih'in bakışlarını? Anlamıyor muydu davranışlarından ona ilgisini? Ya Melih... O... O nasıl bu kadar kör olabiliyordu? Nasıl görmüyordu kendinin aşkını? Yıllardan beri hiç mi fark etmemişti bunu? Hiç mi anlamamıştı onu sevdiğini?

Dudakları arasından küçük bir hıçkırık kaçtı genç kadının. Canı öylesine yanıyordu ki tarifi yoktu bunun. Bir insan bu kadar mı annesinin kaderini yaşardı? Ama hayır annesi gibi değildi, olmayacaktı. En yakın arkadaşının canını hiçbir şekilde yakamayacak, ona zarar verecek hiçbir şey yapmayacaktı. Bu aşk kalbinde hep gizli bir yara olarak kalacaktı. Yıllarca nasıl sessizce sevdiyse öyle sevecek, ne Melih'e ne de Hayat'a asla düşman olmayacaktı.

Gözlerini bir kez daha kapattıp açan Nil uyuyamayacağını anladığında en iyisi kahve yapmak diye düşündü. Kahve içerse kendini toplaması daha kolay olurdu. Üzerinden örtüyü atıp yataktan çıkmak için hareketlenmişti ki çalan telefon sesi bütün odayı doldurdu. Kimin neden bu saatte aradığını merak ederek telefonu eline aldığında Gül hemşirenin aradığını gördü. Gecenin üçünde neden arıyordu ki? Bu kadar önemli ne olmuş olabilirdi hastanede?

Telefonu açıp kulağına dayadığında "Gül?" dedi ne olduğunu sorar gibi.

"Kusura bakmayın hocam bu saatte rahatsız ediyorum ancak Melih Bey... Melih Bey'in elini kesilmiş. Tendonları kopmuş az önce hastaneye getirdiler. Şimdi ameliyatta ben de çok yakınsınız diye haber vermek istedim."

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Место, где живут истории. Откройте их для себя