14. Bölüm Babalar ve Babalar

697 218 595
                                    

Merhabalar Herkese :)

Haftaladır bu bölümle uğraşıyorum desem doğrudur. Ne kadar düzenlersem düzenleyim istediğim gibi olmadı. Silmek istedim içim elvermedi. Ben de en iyisi yayınlayıp kurtulmak diye düşündüm. Kaldıkça dert oluyordu çünkü bana. Çok saçma ve alakasız bir bölüm olmamıştır inşallah. Beğenirsiniz umarım :)

Not : Birinci kitabı şu an okuyanlar ve okuyacaklar için spoi içerir.

Bölüm Şarkısı: Jehan Batur Düzelebilirdim

Mutlaka dinleyin tam Hayat'ı anlatıyor bence :)

Keyifli okumalar :)

***

"Anlaşılan bugün yine birileri okula gitmek istemiyor. Oysa Alper'de kapıda seni bekliyordu."

Küçük kız Alper ismini duyunca aniden doğrulup heyecanla "ne Alper mi?" diye sordu. Başında kendine gülen annesini görünce ise yüzünü astı. Yine kendini kandırmıştı. "Anne ya..." oflayarak tekrar yatağına uzandığında üstüne örtüyü çekip yüzünü kapadı. Niye hep aynı şeyi yapıyorlardı ki?

Buse, kızının üzerine eğilip örtüyü açtığında yanağına ufak bir öpücük kondurdu. "Başka türlü yataktan kalkmıyorsun ne yapayım? Elfin çoktan hazırlandı bile. Eğer biraz daha geç kalırsan babanın gazabından kork küçük hanım." Annesi sözlerini söyleyip odadan çıktığında bir kez daha ofladı Ömür. Neden her gün okula gitmek zorundaydı ki? Şu an sıcacık yatağında uyumak istiyordu ancak biraz daha oyalanırsa babası gerçekten öfkelenecekti. El mahkum örtüyü üstünden atıp ayağa kalktı. Kısa süre içeresinde hazırlanmıştı ki çalan kapının sesi evde yankılandı. Merak ediyordu bu sabah ilk kim gelmişti klasik aile kahvaltısına.

Odadan çıkan küçük kız annesinin ve ablasının sevinç çığlıklarını duyunca ne olduğunu anlayamadı. Kim gelmişti de bu kadar sevinmişlerdi? Kapının önüne vardığında Buğra abisiyle Sevda ablasını gördü ve kocaman gülümsedi. O kadar uzun zaman olmuştu ki onları görmeyeli. Hızlıca onlara doğru koştu. "Abimle, ablam gelmiş yaşasın!" Sevinç ve heyecan dolu sesi bütün evi inletti. İlk ablasının ardından abisinin kucağına atıldı. Buğra ve Sevda küçük kardeşlerini sarıp sarmalarken gülümsüyorlardı. Onlarda özlemişti Ömür'ü.

İkizler bütün aile üyeleriyle uzun uzun kucaklaşıp hasret giderdiler. Keşke uzaklarda değilde İzmir'de okusalardı ancak anne ve babaları iyi bir eğitim almaları için onları Londra'ya göndermişti tabii kendileri de bunu istemişti. Uzaklarda olsalar da okulları bitince geri döneceklerdi nasıl olsa.

Ailecek kahvaltı hazırlamışlardı ki kapı bir kez daha kapı çaldı. Kapıya bakan Ömür karşısındakileri görünce bir kez daha bağırdı. "Özgür dayımlar geldi!" Genç adam içeri adımladığında küçük kızı kucağına alıp yanağını öptü. "Alper gelse bu kadar sevinmezdin değil mi?" Özgür'ün eşi Afra, kocasına baktığında iç geçirdi. Kaç yaşına gelirse gelsin bu adam hiç değişmeyecekti.

Kapının önüne gelen Buse ve Ege ise onlara hoş geldiniz dediler. Hep birlikte sofra'ya oturduklarında bir kez daha kapı çaldı ve hiç kimse buna şaşırmadı her zamanki gibi sıradan bir pazartesi sabahıydı. Gelenler ise Ömür'ün dayısı ve halası, Kerem ve Narin'di tabii kuzeni Mira. Daha sonra ise yine anne ve babasının arkadaşları Selim, Eylem, Seda ve Serkan gelmişti. Elbette çocukları Anıl, Can, Emir ve Selen'de. Çoşkulu bir hoş geldiniz faslından sonra kahvaltıya oturmuşlardı. Kahkahalar evin dört bir yanında yankılanıyordu. Öylesine güzeldi ki bu tablo... Bir sabaha böyle başlamaktan daha güzeli ne olabilirdi ki? Kim görse özenirdi herhalde. Zaten Ömür kendini o kadar şanslı hissediyordu bu ailenin kızı olduğu için. Büyüdüğünde kendi de böyle bir yuva kurmak istiyordu. Babası gibi bir adamı sevmek, arkadaşlarıyla birlikte bu şekilde keyifli dakikalar geçirmek... Ne harika bir hayaldi ve bunu gerçekleştirmek için her şeyi yapmaya hazırdı. Henüz on yaşındayken bunun kararını vermişti.

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin