48. Bölüm En Büyük Yara

368 54 163
                                    

Merhabalar :)

Bölüm Şarkısı : Barış Güven- Affet Beni Çocuğum

Keyifli Okumalar :)

***
Sen beni, benim sana inanmışlığımdan vurdun.

Gülten Akın

***

Arabayı büyük bir öfkeyle kullanırken bir şeyleri yakıp yıkmak, içindeki ateşi bağıra bağıra kusmak istiyordu genç adam. Nasıl diye soruyordu içinden. Nasıl böyle bir şey yapmıştı Hayat? Nasıl, kendini Tarık'la aldatmıştı, aldatabilmişti? Gözlerinin önünde nasıl onunla öpüşmüştü? Düşündükçe daha çok çıldırıyordu Umut.

En büyük acıyı ne zaman yaşadığını hiç bilememiş, kim öldüğünde yüreği daha çok yanmış karar verememişti genç adam. Ancak şimdi anlıyordu ki, ihanet hepsinden daha beterdi. Öyle ya da böyle alışıyordu insan birilerinin ölümüne lâkin ihanete uğrayınca ömür boyu kapanmayacak bir yara açılıyordu kalbe ve galiba Umut artık karısının açtığı bu yarayı ölene denk taşıyacaktı yüreğinde. Hayır, geçmeyecekti acısı, kabuk bağlamayacaktı bu yarısı hep kanayacak, her kanamasında daha çok yakacaktı canını.

Peki ya öfkesi? Öfkesi dinecek miydi zamanla yoksa zehirli bir sarmaşık gibi yüreğini daha çok mu saracaktı? Bilmiyordu. Nasıl bununla baş etmesi gerektiğini, nasıl kendine hâkim olacağını bilmiyordu ve korkuyordu öfkesinin kurbanı olmaktan. Çünkü bu tehlikeli öfkesine yenilirse taş üstünde taş bırakmayacağını iyi biliyordu. Şu an bile bunu yapmamak için kendini öyle çok zor tutuyordu ki. Mesela gidip Tarık'ın, ağzını burnunu kırmak isterdi şimdi fakat ondan daha önemli bir işi vardı, Itır.

Itır'ı bir an önce alıp gidecekti Umut. Nereye gideceğini bilmiyordu sadece olabildiğince uzaklaşacaktı her şeyden, herkesten ya da kaçacaktı. Kimseye haber bile vermeden çekip gidecekti. Kimsenin bilmediği, kendilerini bulamayacağı bir yere gidecekti. Bu acımasızlıktı belki de, sonuçta bile bile canından daha çok sevdiği karısının canını yakacaktı ancak... Ancak şu an Hayat'a merhamet etmek içinden gelmiyordu. Ayrıca Itır'ı da bırakamazdı burada, ondan kopamazdı, onsuz olmaya, bir kez daha evladını kaybetmeye dayanamazdı.

Bir ömür Itır'ı, annesinden ayrı tutacak kadar vicdansız bir adam değildi. Yalnızca bir süreliğine, kafasına toparlayana kadar kızının yanında olmasını istiyordu. Ne yapacağına karar vermesinin ardından geri getirecekti Itır'ı. Boşanacaktı elbette Hayat'la, tüm olanlardan sonra evli kalamazdı, karısının yüzünü görmeye bile tahammülü yoktu artık. Bu iş bu kez gerçekten bitmişti ancak Itır... Itır ne olacaktı, ondan nasıl ayrı kalacaktı işte işin orasını bilmiyordu. Ya boşandıktan sonra Hayat, Tarık'la evlenir Itır'ı alıp giderlerse o zaman nasıl dayanır, nasıl nefes alırdı? Evladı olmadan nasıl yaşardı? Bilmiyordu. Kahretsin ki, hiçbir şey bilmiyordu. Bin türlü düşünceler beynine istila ederken kendi onların arasında kayboluyordu.

Kırmızı ışıkta durduğunda gözlerini kapatıp derin derin nefesler aldı Umut. Açık pencereden içeri giren havayı içine çekti fakat nafile işe yaramadı, ne yaparsa yapsın dinmiyordu içinde yanan öfke ateşi. Ellerini sinirle saçlarının arasından geçirdiğinde bir parça olsun sakinleşmeye çalıştı lâkin gözlerinin önüne gelen o an... O an bin kat daha öfkelenmesine neden oldu ve bağırarak direksiyona vurdu.

"Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin!"

Nasıl bu kadar aptal olmuştu Umut, o adamın Tarık olduğunu nasıl anlamamıştı? Adam evlerine gelmiş o da yetmiyormuş sofralarına oturmuştu ve Hayat ağzını açıp tek kelime etmemiş, onunla o evde buluşmuş, öpüşmüştü. Delirecekti Umut. Gerçekten delirmesine ramak kalmıştı. Ya oraya gitmeseydi ne olurdu? Hayat... Hayat girer miydi Tarık'ın kollarına? Oraya kadar giden, eski sevgilisiyle öpüşen karısı bunu neden yapmasındı ki? Peki o kadar zaman kendinin burada olmaması ve Hayat'ın, Tarık'la dip dibe yaşamasına ne demeliydi? Güveni kırılmıştı bir kere ve şüphe etmeden yapamıyordu. Ya... Ya aralarında bir şey olmuşsa, ya Hayat gerçekten düşündüğü gibi bir şey yapmışsa? Yapmaz diyemiyordu ki Umut. Benim karım bunu bana yapmaz demeyi o kadar çok isterdi ki oysa.

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Where stories live. Discover now