26. Bölüm Buz Duvarlar

611 114 538
                                    

Merhabalar ben geldimmm :)

Öncelikle iyi bayramlar herkese ❤

Çok farklı bir şeyler denedim bu bölün ilk başta biraz kafanız karışabilir ama okuyunca anlarsınız ve umarım beğenirsiniz :)

Medya : Itır

Bölüm Şarkısı : Feridun Düzağaç - Nilüfer Kavak Yelleri

Sizcede tam olarak Hayat ve Umut'u anlatmıyor mu bir dinlemenizi tavsiye ederim :)

Lafı daha fazla uzatmadan buyrun bölüme...

Keyifli Okumalar :)

***
Yeminimiz var hayat ne kadar inlatşırsan inatlaş en güzel yerinden yakalayacağız seni

Nazım Hikmet

***
Bu akşam yılın son gecesi ve kağıda bile duygularını dökmeyi bilmeyen ben. Bilmiyorum... Bilmiyorum işte afili sözler. Sahi nasıl yan yana dizilir güzel kelimeler? Belki de kaybetmişimdir duygu dolu sözlerimi. Saf hislerimi kaybettiğim gibi.

Ben Hayat Taşkıran on yedi yaşında kadın olan kız çocuğu. Sevmenin bedelini aile hasretiyle ödeyen küçük kız... Ya da huysuz ve dengesiz bir kadın... Bilmiyorum ki hangisiyim. Sekiz yıl önce kaybettim kendimi. Yalnızlığı, çaresizliği yaşadım dibine kadar. Büyürken büyüttüm kızımı, bu kötü dünyada ikimizi korumak için ördüm buz duvarlarımı. Eğmedim kimselere başımı, okudum kendi bildiğimi, yürüdüm korkmadan tek başıma karanlıklarda. Hatalar yaptım, yalanlar söyledim, kendi öz kızımı kandırdım yıllarca fakat ben de çocuktum. Hazır değildim on sekiz yaşında anne olmaya. Yine de vazgeçemedim bebeğimden... O benim kızımdı, güzel çiçeğim, Itır'ım... Dindi göz yaşlarım onunla. Aydınlığa çıktı gecelerim... Tutundum bebeğimle yaşama. Pişman değilim, olmadım hiçbir zaman... Itır bir armağandı çünkü bana. Bütün mücadelem, bütün kavgam sadece... sadece onun için. Bencillikti belki de küçük bir bebeği kendi karanlığıma hapsetmek... Lâkin vazgeçemedim can tanemden. Dünyaya getirdim onu binbir zorlukla. Acılar içinde kıvranmamın ardından verdiler bir tanemi kucağıma... Dindi... Bütün acılarım Itır'ı kucağıma aldığım an dindi. O an... O an ben oldum dünyanın en mutlu insanı. Anne... Evet ben anne olmuştum tam on sekizimde.

Yıllar geçti büyüdüm kadın oldum, sordular nerede çocuğunun babası? Yutkundum, hiçbir şey diyemedim. Kaldım öyle çaresizce. Fahişe dediler bana, arkamdan atıp tuttular, aileme olmaz laflar ettiler. Babamı suçladılar, kızını dövmeyen dizini döver lafını kaç defa duydum bilmiyorum. Canım öyle çok yandı ki... Her gece... Sekiz yıl boyunca her gece hıçkıra hıçkıra ağladım. Kendi aptallığıma yandım. Hiç değmeyecek bir adam için ailemi terk etmenin utancını dibine kadar yaşadım. Dönmek istedim.... Yemin ediyorum defalarca denedim aileme gitmeyi, onların kanatlarının altına girmeyi ama yapamadım... Çıkmaya cesaret edemedim karşılarına. Utandım... Öyle çok utandım ki... Bakamazdım babamın yüzüne... Belki de... Belki de yine beni severlerdi. Yine küçük Ömür'leri olurdum ama benim yüzüm yoktu işte. Kucağımda bebeğimle nasıl çıkacaktım onların karşısına? Babama bir evladın söyleyebileceği en ağır lafları söylemişken nasıl ben geldim diyecektim?

Tarık hayatımı cehenneme çeviren lanet olası pislik. Beni hamile bırakıp öylece çekip giden adi herif... Her günüm ona lanet okumakla geçti. Ona âşık olduğum öyle çok utanıyorum ki kendimden... Neden ķördüm bu kadar, neden görmedim onun gerçek yüzünü? Şimdiki duvarlarımı neden örmedim ona? Beni böyle kandırmasına nasıl izin verdim? Ömür'düm çünkü insanlara inanan bir aptal. Hayat olmak gerekiyormuş oysa en başından.

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Where stories live. Discover now