55. Bölüm Hikâyenin Sonu~Final

701 37 108
                                    

Herkese merhaba :)

Nihayet final sizlerle son kez keyifli okumalar diliyorum :)

Final Şarkısı: Oya- Bora Sevme zamanı

***

15 Yıl Sonra...

"Peki bu hikâye ilk nasıl başlamıştı? Neşe'yle, Umut tanıştığında mı? Yoksa Hayat'la, Tarık karşılaştığında mı? Veya gerçekten Umut, Hayat'ı intihardan kurtardığında mı..."

"Itır bir otur artık!"

"Bir şey mi dedin?" diyerek gözlerimi elimdeki kağıtlardan çekip Aylin'e diktiğimde biricik arkadaşımın beni şuracıkta öldüreceğine emindim. Zira Aylin'in gözlerinden ateşler fışkırıyordu. Anlaşılan yine kendimi fazla kaptırmış, dış dünyadan soyutlanmıştım ki, Aylin'in seslendiğini bile duymamıştım.

"Bir oraya bir buraya başım döndü kızım ya. Hayır yani her yazar gibi senin gibi evi tavaf ederek mi kitap yazıyor, merak ediyorum."

"Her yazar evi tavaf ederek mi yazıyor bilmiyorum ama ben böyle odaklanıyorum ve sen de, bence bundan şikayet etmek yerine gurur duymalısın. Sonuçta herkesin bir yazar kankası yok demi?"

Sözlerimin ardından sinir bozucu bir şekilde gülümsediğimde Aylin  gözlerini devirdi. Ardından tekrar tırnaklarını törpüleme işlemine devam etti. Serpil teyzeyle, Berna amcanın böyle süslü bir kızı olacağı kimin aklına gelirdi ki? Hoş küçükken de hep süslenmeyi severdi Aylin ancak büyüdükçe bunu daha da abartmıştı.

"Ah! Yazarların olmazsa olmazı tabii ki laf cambazlığı."

"Aylin'cim yazar olmasam bile Hayat Serezli'nin kızıyım. Laf cambazlığım ondan yani."

Bu kez sen iflah olmazsın der gibi baktı Aylin tabii ben de ufak bir şekilde kıkırdamayı ihmal etmedim. En sonunda canım arkadaşım pes etmiş olacak ki iç geçirerek ayağa kalktı.

"İyi o zaman Hayat teyzenin kızı, yazar hanım size bol bol ilham dileyerek odaya geçiyorum. Biliyorsun ki birazdan Berk'le, Doruk gelecek. Hazırlanmam lazım, sen de acele etsen iyi olur. Tabii eğer sevgilinin karşısına paspal bir şekilde çıkmak istemiyorsan."

Aylin laflarını çat çat söylerken manikür malzemelerini toparlayıp odadan çıktı. Ben ise bu kez göz deviren taraf oldum. Sonra da arkamdaki koltuğa oturup derin bir iç geçirdim. Elimdeki yarısı dolu yarısı boş kâğıtta uzun uzun gözlerimi gezdirdim. Ne yaparsam yapayım bir türlü kitabımı bitirememiştim ve cidden dert olmuştu bu, bana. Her şey tamamdı, annemle babamın yaşadığı ne varsa yazmıştım ancak romanının sonunu bir türlü getirememiştim, nasıl bitireceğim hakkında da zerre kadar bir fikrim yoktu.

Henüz on beş yaşında iken karar vermiştim bizim aile hikâyemizi yazmaya. İstemiştim ki annemle babamın aşklarını, sevgilerini herkes bilsin, tükendiğini, bittiğini zanneden kim varsa hikâyemizle  yeniden başlasın. Güzel sonların yalnızca kitaplarda değil gerçekte de var olduğuna inansın. Sevginin gerçekten her zorluğun üstesinden gelip, her türlü engeli aşabileceğini bilsin. Hayat'la güvenmeyi, Umut'la sevmeyi öğrensin... Tüm bunları ne kadar anlatabilmiştim bilmiyordum fakat hikâyemizi okuyan kim varsa onların yüreklerine dokunmayı istiyordum. Bir avuç insan da olsa...

Ben Itır'dım, çaresiz annesi tarafından yalanlarla büyütülen küçük kız. Daha doğar doğmaz gözleriyle sınanan minik bebek. Bir zamanlar her gün babasını bekleyen, bir gün ona sımsıkı sarılmanın hayalini kuran, tek isteği babasının yanında uyumak olan şansız çocuk. Şimdi ise kendi hikâyesini yazan Itır. Belki de en çok bunun için istemiştim yaşadıklarımı yazmayı, kimseye anlatamadıklarımı kağıtlara dökmek  için. Boğazımda düğüm olup yutamadığım hangi kelime varsa onu kalemle beyaz sayfalara akıtmak için. Benim dilim bazen kalemim olmuştu, ben susmuştum satırlar konuşmuştu. Tıpkı sekiz yaşında hayata küsünce ilk yazdığım çocukça bir hüzün dolu kağıt gibi.

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Where stories live. Discover now