49. Bölüm Yargısız İnfaz

395 56 168
                                    

Merhabalar :)

Bölüm Şarkısı: Ayla Dikmen- Anlamazdın

Keyifli Okumalar

***
Hani sen acı veren kalpsizlerden olamazdın...

***

İki gün.

Bir kez daha bir annenin evladından ayrı kaldığı koskoca iki gün.

Evet, bütün olup bitenlerin üstünden iki gün geçmişti ve Hayat hiç olmadığı kadar kendini yalnız hissediyordu. Yalnız, çaresiz ve perişan. Öylesine çok dağılmıştı ki genç kadın kalbinin camdan olduğunu anlamıştı. O yıkılan duvarlarının altında camdan bir yürek taşıdığını yeni fark etmişti. O camdan olan kalp ise kırılmıştı bu kez. Kırılmış, parçaları tuzla buz olmuştu ve Hayat yeniden o parçaları toparlayabilecek kadar güçlü değildi.

Aslında kızgın veya pişman hissetmiyordu genç kadın kendini. Yalnızca kırgındı. Kaderine, kendine, aşkına, sevgisine ve en çok yıllar sonra güvenip inandığı, canından çok sevdiği adama. Bu kadar mı nefret etmişti kocası, kendinden? Ya da hiç mi sevmemişti? O da mı yalan sözler vaat etmişti kendine? Yaşanan her şey bu kadar mı boştu? İnanmak istemiyordu Hayat böyle olduğuna çünkü inanırsa yine pişman olurdu ve Umut'u sevdiği için pişman olmak istemiyordu. İstemiyordu o güzel aşklarının, sevgilerinin böyle kirlenmesini. İstemiyordu Umut'un diğerleri gibi olmasını. Özeldi çünkü onun kocası, öyle olmalıydı o eşsiz yüreği. Hayır, her şeyin ortasında kendini bir başına bırakıp çekip gitmemeliydi kocası. Bu kadarını hak etmiyordu çünkü. Evet, suçluydu, hatalıydı fakat yine de... Yine de şimdi yanında olmalıydı Umut. Yanında olup elini tutmalıydı.

Haksız diyemezdi Hayat, Umut'a. Karısını o şekilde gören hiçbir adam öfkelenmeden edemezdi. Üstelik kendinin Tarık'ı sakladığı gerçeği de vardı. Ancak kendi bu hâldeyken kocasının bir kere olsun kendini aramaması, nerede olduğunu bile umursamaması çok fazlaydı. Hamileydi ya, hamile. Onun çocuğunu taşıyordu, üstelik riskli bir gebelik süreci geçiriyordu. Bu bile mi Umut'un umurunda değildi? Ya Itır... O, O da mı bir hiçti kocasının gözünde? Ona verdiği babalık sevgisi de mi yalandı? Öyleydi anlaşılan. Yoksa hiç olmazsa Itır için yanında olurdu değil mi?

"Yine mi hiçbir şey yemedin?"

Melih'in sesini duyunca omuzlarını silkti Hayat. Genç adamın Hemen yanı başında olduğunu biliyordu ancak gözlerini ona çevirmiyor, boşluğa bakıyordu. Dün hastaneden çıkmış ve eve gitmek istememişti. Zaten Umut'ta orada değildi, öyle demişlerdi. Birbirinin nerede olduğunu bile bilmeyen karı ve koca. Ne acıklı komedi ama. Neyse dedi içinden Hayat, şu an bunları düşünmek yerine Itır'ı bulmalıydı. Bir şekilde kızını Tarık'ın elinden almalıydı. Dünden beri Melih'te kalıyordu ve Melih, kendi için de Itır için de elinden gelenin fazlasını yapıyordu.

Kalacak başka bir yeri olsa şüphesiz oraya giderdi Hayat lâkin Melih'ten başka kimse yoktu ki yanında. Gizem'le Anıl'ın düğün telaşları vardı ve daha fazla onların başını ağırtmak istemiyordu. Zaten kendilerinin yüzünden düğün bile içlerine sinmiyordu bir türlü. Nil'i de hesaba bile katmıyordu. Ona da ayrı bir kızgınlık vardı yüreğinde fakat bunu hissedemeyecek kadar yorulmuştu kalbi.

"Hayat lütfen, iki lokma bir şey geçsin boğazından. İki gündür açsın, kendini düşünmüyorsan karnındaki bebeği düşün."

Melih'e kısa bir bakış atmasının ardından onun dediğini yaparak yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran tepsiyi önüne aldı Hayat. Her ne kadar canı yemek istemese de haklıydı Melih, karnındaki bebeği de düşünmeliydi. Bir- iki kaşık çorba içmeye çalıştı ancak o sıvı yemeği bile yutamadı. Her yediği lokma boğazında koca düğüm oluyordu. İçi almıyordu ki, kızı ne hâldeydi kim bilir. Aç mıydı, tok muydu? Üşüyor muydu? Hava sıcak, aylardan ağustostu belki ama insan annesi olmayınca üşürdü. Kendi gibi. Evet, üşüyordu genç kadın hava durumunda gösterilen otuz sekiz dereceye rağmen üşüyordu fakat bedenen değil. Ruhu, kalbi üşüyordu. Kimsesizliği, yalnızlığı üşüyordu.

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Where stories live. Discover now