24. Bölüm Acıdan Doğan Öfke

604 119 443
                                    

Herkese Merhaba uzun bir aranın ardından upuzun bir bölümle ben geldimmm :)

Medya:Umut

Bölüm Şarkısı: Mabel Matiz Bir Hadise Var

Keyifli Okumalar :)

***
Mühürledim seni kalbime
Kurşunlar işlemez ciğerime..

***

"Acil ameliyathane hazırlasın. Melih Kaya kurşunla yaralanmış, kan kaybı çok fazla. Tekrar ediyorum hastanın durumu ciddi ameliyathane acil hazırlansın."

Dakikalar içinde olay yerine gelen ambulans genç adam için tek umuttu belki de. Sağlık görevliler, ilk müdahaleyi yaparken biri de hastaneye durumu bildiriyordu. Melih'in durumu gerçekten ciddiydi kanaması çok fazlaydı ve kurşunun nereye isabet ettiği henüz belli değildi. Yine de şanslıydı ki kalbine denk gelmemişti kurşun. Eğer öyle olsaydı şu an onun için yapılabilecek hiçbir şey olmazdı.

Sağlık görevlileri telaşla işlerini yaparken Hayat, Umut'un kollarında hıçkıra hıçkıra ağlıyor, feryat ediyordu. Nasıl dayanırdı Melih'e bir şey olursa, nasıl yaşardı bu vicdan azabıyla? Hepsi... Hepsi kendinin yüzündendi eğer onu peşinden sürüklemeseydi böyle olmayacaktı. Vurulmayacaktı, kendi için canını hiçe saymayacaktı. Neden... Neden yapmıştı ki hem Melih bunu? Neden kendi için atlamıştı lanet olası kurşunun önüne? Genç kadının Hıçkırıklarına eşlik eden gözyaşları dinmiyor, çığlıkları bütün sokağı inletiyordu.

"Şşşt"

Umut, karısının saçlarını okşarken derin derin nefesler alıyordu. Her ne kadar Hayat'ı teselli etmeye çalışsa da kendi de perişan bir haldeydi. Kaçıncıydı bu? Biri gözlerinin önünde ölüm kalım savaşı verirken kaçıncı kez öylece duruşuydu? Neden... Neden yine elinden hiçbir şey gelmiyordu? Melih'ten haz etmediği doğruydu ama o kanlar içinde ölümle pençeleşirken bundan zevk alacak değildi. Üstelik o, Hayat için atlamıştı kurşunun önüne.

Görevliler müdahalenin ardından Melih'i ambulansa bindirirken genç adam Hayat'ın yüzünü avuçlarının arasına aldı. Onun gözyaşlarını bir kez daha silerken güçlü olmaya çalışıyordu. Ayakta kalmalıydı herkes için.

"Ceyda, Itır'la seni eve bıraksın ben Melih'le giderim."

"Umut..."

"Hayat lütfen tartışacak zaman yok. Itır'ı birde hastane köşelerine sürüklemeyelim. Senin onun yanında olman gerek."

İtiraz etmeden başını salladı genç kadın. Başka zaman olsa ben de geleceğim diye inat ederdi. Ancak  şimdi Itır'ın yanında olması gerekti. Aklı Melih'te kalacak olsa da.

Daha fazla oyalanmadan ambulans yola çıktığında Hayat ve Itır'da polis arabalarından birine bindiler. Tabii Itır'ın bedeni tir tir titriyor gözyaşları yanaklarından usulca süzülüyordu. Yaşadıkları, onun için çok ağırdı ve bunun etkisi kolay kolay geçemeyecekti.

Kaçırılmıştı Itır. Üç gün boyunca aç bırakılmış, üşümüştü. Ellerini, ayaklarını bağladıkları bile olmuştu. Sonra başına silah dayanmış ve ölümle tehdit edilmişti. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Melih amcası gözlerinin önünde vurulmuştu ve henüz o yedi yaşındaydı. Oysa bir çocuğun bu yaşta terk derdi ödevleri olmalıydı. Ya da istediği oyuncağı anne-babasına aldırmak. Fakat ne yazık ki Itır doğduğundan beri bir çocuğun yaşayabileceği en ağır şeyleri yaşamıştı.

Babasız büyümek, görme engelli olmak bu yüzden de dışlanmak, sonra kaçırılmak, ölümle tehdit edilmek, silahlı çatışmayı izlemek ve çok sevdiği amcasının vurulduğunu görmek ne çok ağırdı yedi yaşındaki bir çocuk için. Küçük kızın dudakları arasından bir hıçkırık kaçtığında annesi onu daha sıkı bastırdı göğsüne. Biliyordu Hayat, Itır'ın bunları atlatması zaman alacaktı ve belki de bir ömür izi kalacaktı. Gözlerini kapadığında bir kez daha kızı için güçlü olmaya çalıştı. Ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırırken akmak için direnen yaşlarını zor tutuyordu. Kucağında oturan kızının yüzünü avuçlarının arasına aldı. Kar beyaz yanakları okşarken yaşlarını siliyordu.

Kalbimdeki Yabancı ( Mazinin Gölgesi-2)Where stories live. Discover now