Dikkat Çekici -Efe-

405 74 33
                                    

Ağlayan Yaprak Ormanı, diye düşündü Efe asabi bir tavırla

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ağlayan Yaprak Ormanı, diye düşündü Efe asabi bir tavırla. Bir ağaç türü neden bu denli terlerdi ki? Bütün kıyafetleri sırılsıklam olmuştu. Ensesinden giren ve sırtına doğru süzülen damlalar tenini kaşındırıyordu. Üstelik nemli bir havası vardı bu ormanın. Hava iç bayıltacak denli sıcak hissettiriyordu ama damlalar sanki buzdan bir kurşundu. Bu zıtlık, durumlarını iyice sevimsiz bir hale getirmişti. Aynı anda terlemek ve üşümek hastalığa davetiye çıkarmak demekti. "Bu ağaçlar terlemeyi ne zaman kesecek?"

"Ferahladıkları zaman." Gülüyordu Meres. "Ormanın içi çok sıcak siz de farkındasınız."

"Diyar'ın ilginç olduğunun da farkındayız." Eylül bunu keyifsiz bir tınıyla söylemişti. "Yapraklardan çıkan damlalar yağmur gibi yağıyor." Başını kaldırmıştı; göğü görmeye çalışıyordu ama çabası nafileydi. Ağaçların uzun bir gövdesi ve fil kulaklarını andıran geniş yaprakları vardı. Daha fazla terleme için daha geniş bir yüzey alanı... ve durum bu olunca rengi her yerleşkede değişen gökyüzünü görmek neredeyse imkansızdı.

"Burada fazlasıyla kasvetli hissediyorum. Güneş yok, gökyüzü kapalı, yapraklar her anlamda bir buluta dönüşmüş ve bu ormanın içi kesinlikle bir kafes gibi." Efe önüne çıkan ince dalları veyahut çalıları eliyle ittirerek kendine yol açıyordu. Giydiği çizmeler çamur tortusuyla ağırlaşmıştı. Toprak zemine batıp çıkıyorlardı. Upuzun tüylü bir kuyruğu olan bir casi ise mağaradan ayrıldıkları andan beri peşlerinden geliyordu.

Casiler Meres'in anlattıklarına göre bir tür memeli hayvandı. Üç uzun parmağa sahip altı adet kolları vardı ve usta bir tırmanıcıydılar. Gözleri ise masmavi boncuklar gibiydi; onlarla temas ettiğin anda miden hafifçe bulanırdı. Casiler kendini tehlike altında hissettiklerinde göz rengi biraz daha koyulaşır ve karşı tarafın hissettiği bulantı yerini kısa süreli baygınlığa bırakırdı. En belirgin özelliği ise meraklı olmalarıydı. Zeminde yürüyen yedi kişiyi ağaç tepelerinde takip ederek izlemesiyse işte bu merak yüzündendi.

"Sevimli görünüyor; bakışlarının yan etkisi olmasaydı onu yanımda tutabilirdim." Efe casiyi sırtını dönmüşken bir süre seyretti. Kuyruğu bir top gibi kıvrılmıştı hayvanın ve başının üstündeki uçuk mavi tüyler haylaz bir çocuğun saçını andırırcasına dağılmıştı.

"Merak etme daha fazla ilerlemez." Meres Efe'yi önüne döndürmüştü. "Dar bir alanda sürüler halinde yaşarlar ve tek oluşuna bakılırsa bu casi meraklı bir ergen. Nasıl tereddütle başını sağa sola çevirdiğine baksana; bölgesinin sınırına gelmiş olmalı."

Gerçekten de öyleydi; bir süre sonra casi takibi bırakmış ve görünmez olmuştu. Ağaçların damlaları da bir hayli azalmıştı. Böylece Efe olabildiğince kaçtığı nihai konuya dönüş yaptı tekrar. İnsanlar... Kaçak insanlar... ve şimdi onlar sessizce peşleri sıra geliyordu. Üçüne de bir oda kiralayacağını söylemişti Meres ama bu kaçak insanlar oldukça hırpalanmış görünüyordu. Çok zayıflardı; vücutlarının her noktasında darbe izleri vardı; damarları ise delik deşikti. Birileri illa ki onların durumunu fark edecekti ve gizli bir iş üstündeyken dikkat çekmek Efe'nin en son isteyeceği şeydi. Meres'e biraz daha sokuldu ve fısıltıyla konuştu. "Onları yanımızda getirerek doğru olanı mı yaptın? Şu hırpani hallerine bak; çok dikkat çekeceğiz."

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Where stories live. Discover now