Bir Bardak Kaçış -Aramir-

512 92 61
                                    

Aramir Feylanord'un vücudu karşı koyamadığı bir titreme nöbetine tutulmuştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Aramir Feylanord'un vücudu karşı koyamadığı bir titreme nöbetine tutulmuştu. Karanlık hücresi soğuktu; Taerin'in nemli havası yüzünden rutubet kokuyordu ama Aramir üşüdüğü için titremiyordu. Şoka girmişti ve delicesine korkuyordu.

Yol boyunca ona eşlik eden Parterkalılar Aramir'in hırpaladıkları bedenini çekiştirip durmuşlardı. Prensin kolları arkada kenetlenmişti ve her ani hareket kaslarında şiddetli ve keskin bir acı duymasına sebep oluyordu. Merdivenler daha zor olmuştu. Her iki üç basamakta bir tökezlemiş ve dizlerinin üstüne düşmüştü. Parterkalı elfler Aramir'i kaldırma zahmetine girmemiş hatta grubu yavaşlattığı için onu iteklemişlerdi. Düşen birini hızlansın diye itmek, diye düşünmüştü Aramir. Bu Parterkalıların aklı nereye uçtu; her zaman böyle aptal kararlar mı veriyorlardı?

Bu sorgulayışı o kadar uzun sürmemişti çünkü hücrelere geldiğinde çürük bir eşya gibi hiçliğin ortasına terk edilmişti. O andan sonra düşündüğü tek şey kendisi olmuştu ve bir zaman sonra da ne halde olduğunu bilmediği Gölge.

Duvarları es geçip kapıyı yumruklamıştı; hiç durmadan, derileri soyulana ve hatta eli yer yer kanayana kadar. Yaralar hızla kapanıyordu; kanındaki direnç dinç bir vücuda sahip olduğu için oldukça fazlaydı ama bir zaman sonra dirençlerin hücre onarım hızı da Aramir'e yetişemez olmuştu. Aramir kapıyı adeta dövüyordu; sabit bir şekilde yüzeye bakıyor ve hiç ses çıkarmıyordu. Yüzü kıpırtısızdı; hareket halindeki tek yeri, yeni darbelere öncülük ediyordu.

Zindanlar absorlok tılsımları ile doluydu; elflerin büyüleri ve dövüş yetenekleri burada işlevsiz kalırdı. Aramir görünürde serbestti ama vücuduna görünmez zincirlerin dolandığını tüm benliğinde hissediyordu. Büyü yetenekleri onu terk etmişti ve karşısına biri çıkacak olsa bile tamamen işe yaramaz haldeydi.

Kapıya vurmaya devam etti.

Çenesi sinirden gerilmiş ve tüm vücudu gibi yüz kasları da titremeye başlamıştı. Vurmaya devam etti. Karanlık girdapları andıran siyah irisleri içindeki bebekler büyüdükçe büyüdü. Aramir vurmaya devam etti. Hırsla soluduğu hava burun deliklerini genişletip indirdi; göğsü şişti ve söndü. Aramir vurmaya devam etti. Vurdu, vurdu, vurdu ve sonunda haykırdı. "Suvilla!"

Sonu gelmeyen bir haykırıştı bu; boğazını tahriş eden, boyun damarlarını şişiren, saçlarından oluk oluk ter akıtan bir çığlıktı. Sona erdiğinde Aramir iki elini de yumruk haline getirip kapıya son bir kez vurdu. Başını öne eğip sert yüzeye dayadı ve bedeni yavaşça aşağı kaydı. Elleri zeminle buluştuğunda tek bir hıçkırık çıktı ağzından ve kendini daha fazla tutamadı. Bedeni sarsılırken içini çeke çeke ağladı. Kendini hiç bu kadar bitik hissetmemişti; her şeyini kaybettiği bir kabusun içindeydi.

Ne kadar zaman geçti bilinmez; duruldu. Yanaklarında kuruyan tuzlu yaşlar katılaşmış ve mimiklerin ortaya çıkışında yüzünde rahatsız edici bir hissin oluşmasına sebep olmuştu. Akan burnu, akan gözleri yanaklarını kaşındırıyordu. Siyah gözleri yanıyordu. Onları ovuşturup birkaç kez kapatıp açtı; acı keskinleşmişti. Buraya kapatıldığında günün ilk anlarındaydılar ama şimdi gece çökmüş olmalıydı. Hoş, bu zindanlarda daimi bir gece karanlığı vardı; günün saat dilimleri kavgalı iki elf gibi bir zaman sonra birbirine girerdi. Bu yüzden Aramir şimdi hangi vakitte olduğunu kestiremiyordu.

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Where stories live. Discover now