Sadakat -Efe-

488 77 93
                                    

"Yolumuz uzun," demişti Meres ve boş bir parşömenin üzerine, sadece ayışığı özü yansıtıldığında görülebilen bir harita çizmişti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Yolumuz uzun," demişti Meres ve boş bir parşömenin üzerine, sadece ayışığı özü yansıtıldığında görülebilen bir harita çizmişti. Böylece grubun her bir ferdinin taktığı kolye sayısı iki olmuştu. Kolyelerden biri ayışığı özü taşıyordu diğeri ise olası saldırılara karşın Faudka. Meres endişe duymamaları gerektiğini söylemişti; zindanlar Diyar'ın en batısındaki Pasiir Yerleşkesi'nde konumlandırılmıştı çünkü. Bu yerleşke sarp kayalıklar ile çevriliydi; üzerinde yaşayan elf sayısı çok azdı. Pasiir'in önü ise sonsuz mavilikler ile bezeliydi; kayaları döven hırçın dalgalar vardı, Rahifel'de anlatılanlara göre ise kayaları şekillendiren bu dalgalardı.

Pasiir ile sınırı olan tek yerleşke ise Finrol'du ama aralarında, kilometrelerce uzanan başka bir alan vardı: Ağlayan Yaprak Ormanı. Bu ormanın içinde envai çeşit hayvan yaşardı ama yerleşke statüsüne kavuşacağı bir elf türü barınmıyordu. Finrol Ormanı ile en büyük farkı da işte buydu. Ağaçları upuzundu ve yapraklarından damlayan sular daimi bir yağmur olarak görünürdü. Hayır, bu ağaçlar Hako değil, diye düşündü Efe. Hakolar daha bodurdu, yaprakları kano şeklindeydi ve bulundukları çevrede su kaynağı olarak kullanılırlardı. Bu ağaçların ise yaptığı tek şey terlemek ama ne terlemek... Gömlek giyseler koltuk altlarında küçük gölcükler oluşacak denli terlemek...

Bu düşünceye gülen Efe, Meres'in sert bakışlarını görünce gözlerini uzaklara dikti. Bir yandan da ıslık çalmayı ihmal etmemişti. Parmakları ile kolyelerine dokunduğunda ise güvendeyiz, diye düşündü. Diyar'ın sonuna gidiyoruz ve kii'falar ters istikamette kaldı. Oldukça güvendeyiz.

Mağaramsı bir yerin içine gizlenmişlerdi; haritanın ıslanmasını önlemek için böyle bir önlem almıştı Meres. Pür dikkat, toprak zemine serdiği parşömeni inceliyordu; konaklayabilecekleri küçük bir kasaba arıyordu meraklı gözleri. Evet, bu orman bir yerleşke değildi ama ıssızlığı tercih eden elfler olurdu muhakkak; üstelik bazı yerlere asi kamplarının işareti olan kırmızı çift hançer çizmişti Meres. Bu elflerin Varhalmlı olduğunu da eklemişti. Bu kamplara denk geldiklerinde dikkat etmek zorundaydılar; diğer yandan ise Finrol'da yaşayan Parterkalılar daimi olarak devriye gezerdi bu ormanda. Güvenlik açığı Kral Torga'nın asla kabul etmeyeceği bir durumdu. Durumdu, diye tekrar etti içinden Efe. Ne var ki bedeniyle birlikte Torga'nın fikirleri de tarih olmuştu. Gliondel'in aklından geçenleri ise ancak renk bombası bilebilirdi. Efe, ruh eşi olarak düşündüğü Gorgi'yi çoktan özlemişti.

İç çekerek kardeşine dikti gözlerini bu sefer de; Eylül mağara girişine oturmuş ve bağdaş kurmuştu. Dalgın gözler ile yağmur gibi görünen damlaları izliyordu. Efe gibi çılgın bir ruhu vardı Eylül'ün ama Hayal'in sırra kadem bastığı gün bu ruh da kayıplara karışmıştı. Kendisini suçlu hissediyordu belki de ve bu yüzden Hayal'i kurtarmak daha hayati görünmüştü Efe'nin gözüne. "İyi misin?" diyerek yanına oturdu Eylül'ün.

Eylül ise başını iki yana sallamak ile yetindi.

"Onu kurtarmaya gidiyoruz  ikiz." Efe omzuyla dürttü kardeşini. "Biraz kas yapmaya ne dersin; kötü adamları pataklamamız gerekebilir."

RUH DÜĞÜMÜ (Sivri Kulak Günceleri-2)Where stories live. Discover now