18

2.4K 185 97
                                    

*Bir hafta sonra*

*Akın'dan*

"Ben çıkıyorum teyzoş!"

"Tamam kuzum!"

Teyzeme evden çıktığımın haberini vererek evden çıktıktan sonra ellerimi ceplerime sokarak ağır adımlarla yürümeye başladım.

Buraya gelmemin daha doğrusu gelmemizin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bu bir haftalık süreç boyunca bugün gideceğim yere gitmemek için türlü bahaneler uydurmuş ve gitmemek için elimden geleni yapmıştım ancak en sonunda bu yaptığım şeyden utanarak kendimi toparlayıp yola çıkmayı başarmıştım.

Annem ve kız kardeşime bunu yapmaya hakkım yoktu.

Onların beni beklediğini bilerek onların yanına gitmemeye hakkım yoktu.

Bakışlarımı dalgınca etrafımda dolaştırdığım sırada burnumun ucunu donduran soğuğa inat derin ve düzenli nefesler alarak ciğerlerimin havanın soğukluğuyla acı içinde kıvranmasını sağlarken bu acının göğüs kafesimin üzerindeki yükün verdiği acının yanında hiçbir şey olduğunu biliyordum.

Burada geçirdiğim bir haftayı özetlemem gerekse diyebileceğim tek bir şey bile yoktu. Burası evimdi. Burada doğmuş ve burada büyümüştüm ama hiçbir zaman kendimi buraya ya da bir yere ait hissedememiştim.

Belki çocukken yani ailem hayattayken kendimi onların yanına ait hissetmiş olabilirdim ama öyle hissettiysem bile o aidiyetin nasıl bir şey olduğunu hatırlamıyordum.

Belki de bundan dolayıdır ki bu bir haftada hatırı sayılır bir şekilde hissettiğim tek duygu özlemdi.

Oğuz'u özlemiştim.

Bana ait olmayan ama kendimi ona ait hissettiğim Oğuz'u, mavişimi özlemiştim.

Her gece kâbusla aynı saatte uyanıp sakinleşmek için sigara içerken onun yokluğunu kalbimin en derinliklerinde hissetmiştim ve buraya gelmemin üçüncü gecesinde bu özleme dayanamayıp sigara içerken ona mesaj atmak için telefonumu elime almıştım.

İyi ki de almıştım çünkü o gün tesadüf mü yoksa kader mi bilmiyorum ama Oğuz'un çevrimiçi olduğunu görmüş ve ona mesaj atmıştım. O günden beridir de Oğuz'la her gece aynı saatte konuşmaya başlamıştık.

Açıkçası onun benimle ilgili olan bazı şeylerin farkına vardığını biliyordum. Belki tam olarak neler olduğunu anlayamıyordu ama bir şeyler sakladığımın elbette ki farkındaydı.

Yani hadi ama kim bir psikopat gibi her gece aynı saatte uyanırdı ki?

Ben uyanıyordum.

Ve nedense içimden bir ses Oğuz'un normalde böyle bir huyu olmadığını, yani her gece aynı saatte uyanmadığını söylüyordu. Bu da demek oluyordu ki Oğuz belki de her gece benim için uyanık kalıyor olabilirdi.

Belki bu düşüncem yanlıştı ve Oğuz'un bu davranışının benimle zerre kadar alakası yoktu ama ben yine de bu ihtimale inanmak istiyordum çünkü biraz olsun umut etmeye ihtiyacım vardı.

Onun benim için uyanık kaldığına ve uykusundan feragat ettiğine inanmaya ihtiyacım vardı.

Şu anda küçücük bir parça da olsa umuda ihtiyacım vardı.

Derin bir nefes alarak düşüncelerimi susturmaya çalışırken adımlarımı yavaşlattım ve bomboş olan otobüs durağının çatısının altına geçerek sırtımı demir direklerden birine yasladım.

Çakmak (BxB)Where stories live. Discover now