81

609 57 92
                                    

*Oğuz'dan*

26 saat...

Akın'ın yoğun bakıma girmesinin üzerinden tam 26 saat geçmişti.

Onsuzluğumunsa kaçıncı saatindeydik ben bile bilmiyordum. Nefes alamıyordum. Nefes almaya bile halim yoktu. Ciğerlerim zorlukla birkaç parça oksijeni içlerine çekebiliyorlardı. Sanki ruhum ölmüştü.

Neden?

Aklımdaki tek soru buydu. Neden?

Neden mutlu olamıyorduk?

Neden bizi rahat bırakmıyorlardı?

Neden hep bizim canımız yanıyordu?

Neden Akın vurulmuştu?

Neden?

Anlayamıyordum.

Başımı yavaşça arkamdaki duvara yasladım. Koluma takılı olan serumun hortumuna boş gözlerle bakarken içimden kolumun iç tarafına soktukları iğneyi çıkartmak gelse de Canan Abla'nın bana kızacağını bildiğimden bu isteğime karşı koydum.

Bunca zaman boyunca uyuyup uyanmak dışında ne yemek yediğim ne de bir yudum su içmediğim için ortak kararla bana serum taktırmışlardı. Bu serum ne işe yarayacaktı hiçbir fikrim yoktu ama beni rahat bırakmaları için bunu yapmalarına izin vermiştim.

Şimdiyse tek istediğim bana karışmamalarıydı.

Bakışlarımı karşımdaki kapıdan ayırmadım.

İçeriye girip çıkan her hemşireye umutla bakıyordum çünkü belki içlerinden biri bana Akın'ın uyandığını ve iyi olduğunu söyler diye umuyordum ama içten içe biliyordum ki Akın uyanmak istese bile uyanamazdı çünkü doktorlar onu uyutuyorlardı.

72 saat tamamlanmadan da uyandırmayacaklardı.

Yavaşça gözlerimi yumdum.

Beklemekten başka çarem yoktu...

***

"Oğuz... Akın iyi olacak ama uyandığında seni böyle görürse gerçekten çok üzülür. Hadi kalk gidip bir şeyler yiyelim. Hadi... Hadi kuzum kalk gidelim."

Az önce serumun takılı olduğu iğnenin çıkartılmış olduğu kolumu hafifçe okşayan Canan Abla'nın söyledikleri karşısında başımı iki yana salladıktan sonra bakışlarımı tekrar karşımdaki kapıya çevirdim.

"Gelmeyeceğim."

"Oğuz-"

Canan Abla'nın itiraz etmeye çalışmasıyla beraber aniden bakışlarımı ona çevirdim ve diğerlerinin bir şeyler yemek için gitmesinden dolayı yalnız olmamızdan faydalanarak dürüstçe konuştum.

"Korkuyorum."

Canan Abla söylediğime şey beraber duraksarken bakışlarımı Akın'ın kapkara olan gözlerinin aksine açık bir kahverengiye sahip olan gözlerinin arasında dolaştırdım.

"Onun geri dönmemesinden çok korkuyorum Canan Abla."

Kurduğum cümleyle beraber şaşkınca bana bakan Canan Abla neden bu kadar umutsuz olduğuma bir anlam veremiyordu. Verememesi de normaldi çünkü o Akın'ın son anlarında onun yanında değildi ama ben yanındaydım. Üstelik Akın'ın gözlerindeki yorgunluğu ve acıyı çok iyi görmüştüm.

"Neden geri dönmesin Oğuz? Akın bizi bırakır mı hiç? Hele seni... Seni bırakmaz ki o, bırakamaz."

Başımı iki yana sallayarak bakışlarımı önüme çevirdim ve başımı önüme eğerken gözyaşlarımın gözlerimden akmalarına izin verdim.

Çakmak (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin