73

638 66 69
                                    

*Akın'dan*

Titreyen ellerimi dizlerimin hemen önünde kapalı gözleriyle öylece yatan Oğuz'un yüzüne doğru uzatmaya çalışırken bütün algılarım kapanmış gibi hissediyordum.

Yine kâbus mu görüyordum?

Yoksa bu kez kâbuslarım gerçeğe mi dönüşmüştü?

Korktuğum şey başıma mı gelmişti?

Kaşlarımı çatmaya ve düşüncelerimi toparlamaya çalıştım ama başarılı olamadım. Bilinçaltım geçmişte yaşanan her şeyi gözlerimin önüne getirip bana Oğuz'u da kaybedeceğimi söylüyordu ve ben bu konuda hiçbir şey yapamıyordum.

Sanki zaman durmuş gibiydi.

Aldığım her nefes boğazımı bir bıçak gibi keserken, kalbimin göğüs kafesime vurduğu her bir darbenin etkisi bir balyozunkinden farksızdı.

Canım yanıyordu.

Canım öylesine çok yanıyordu ki hiçbir şey yapamıyordum.

Kulaklarım Oğuz'un fısıltıdan ibaret olan sesini duyduktan sonra tüm işlevini kaybetmişti. Artık hiçbir şey duyamıyordum. Etrafımda olanları algılayamıyordum.

Neden?

Neden bir türlü mutlu olamıyorduk?

"Oğuz..."

Dudaklarımdan isteğim dışında dökülen kısık mırıltı cevapsız kaldığında dudaklarımdan dışarıya bir hıçkırık fırladı.

Bedenim bu hıçkırıkla beraber sarsıldığında öylece havada kalakalmış ellerimi hareket ettirmeyi başararak Oğuz'un yüzünü ellerimin arasına aldım.

Avuçlarımın içindeki sıcak ten kaskatı kalmış bedenimin gevşemesine neden olurken yüzümü Oğuz'un yüzüne yaklaştırdım.

"Oğuz... Aç gözlerini mavişim... Bana bak... Lütfen..."

Söylediklerim karşısında Oğuz'un bana hiçbir tepki vermemesiyle beraber yüzümü onun boynuna gömdüm.

"Gitme... Lütfen gitme..."

Gözlerimden ardı arkasına akıp giden gözyaşları Oğuz'un boynuna damlarken başımı zorlukla kaldırdım ve bakışlarımı tekrar Oğuz'un kapalı gözlerine çevirdim.

"Oğuz aç gözlerini lütfen..."

Açmadı. Açmayacağını, istese de açamayacağını içten içe biliyor olsam da içimdeki küçük umuda tutundurduğum sözlerimin işe yaramasını ve onun gözlerini açmasını beklemiştim ama olmamıştı.

"Gökgöz'üm... Esirgeme o güzel gözlerini benden... Lütfen... Aç gözlerini..."

Yalvarırcasına çıkan sesime Oğuz'un hiçbir tepki vermeyeceğini kabullenen benliğimle beraber ellerimi Oğuz'un yüzünden çektim ve panikle etrafıma bakındım ama kimse yoktu.

Bize yardım edebilecek kimse yoktu.

Bu durum karşısında kaşlarım çatılırken içimdeki küçük umut kalıntıları da yavaşça yok olmaya ve karanlık geçmişim Oğuz'u da kaybedeceğimi acı bir şekilde kulağıma fısıldamaya başladığında hıçkırarak öne doğru eğilip alnımı Oğuz'un göğüs kafesinin ortasına yasladım.

"Sende bırakıp gitme beni... Yapma bunu bana... Lütfen-"

Alnımı yasladığım göğüs kafesinin altındaki kalbin atışlarının baskısını alnımın üzerinde hissetmemle beraber başımı yana çevirip kulağımı o noktaya yasladım ve Oğuz'un kalp atışlarının sesini duyduğum işte tam da o anda karanlık geçmişimin kulağıma fısıldadığı kötü cümleler yok oldu.

Çakmak (BxB)Where stories live. Discover now