61

959 76 280
                                    

*Ara tatil bitip okula döndükten sonra*

*Akın'dan*

Elimdeki sigaradan bir nefes çektikten sonra başımı sırtımı yasladığım ağacın gövdesine yasladım ve gözlerimi yumarak ciğerlerimdeki zehirli dumanı dışarı saldım.

Beynim sadece on dakika önce çıktığım ancak bugün girdiğim üçüncü dersin ardından jöle kıvamına gelmişti ve kafamı iki yana salladığım her anda beynimin olduğu yerde hareket ettiğini hissedebiliyordum.

Tanrım cidden beynim uyuşmuş olmalıydı çünkü düşüncelerimi toparlayamıyordum.

Sabahtan beri üç farklı derse girmiştim ve normalde bu kadar yoğun bir tempoya alışkın olmayan beynim fazla çalışmaktan neredeyse iflas edecekti.

Yavaşça gözlerimi açtım.

Hafiften ısınmaya başlayan havaların etkisiyle yeni yeni açmaya başlamış çiçekler sırtımı yasladığım ağacın dallarını süslerken etraftaki normale oranla oldukça ılık olan hafif esinti üzerimdeki yorgunluğumu atmam konusunda bana yardımcı oluyorlardı.

Bakışlarımı ağacın çiçekli dallarının arasından görebildiğim kadarıyla masmavi gökyüzünün üzerinde gezdirirken başımdaki hafif ağrının bir an önce geçmesi için dua ediyordum çünkü birazdan Oğuz okula gelecekti ve onun dersi bittikten sonra beraber biraz gezmeye gidecektik.

Gerçi Oğuz'u gördüğüm anda baş ağrımı unutacağımdan da emindim ya, orası ayrıydı tabii.

Derin bir nefes aldım.

Oğuz onu okulda beklememe gerek olmadığı ve yurda gitmem konusunda oldukça ısrarcı olsa da ondan daha inatçı olan benliğimle beraber ona kesin bir dille onu okulda bekleyeceğimi söylemiştim.

Bunun üzerine Oğuz pes etmişti.

Böylece ben sabah erkenden kalkıp derslerime girmek için okula gelmiştim ve kötü bir tesadüf eseri benim derslerimden sonra bir tanecik dersi olan Oğuz'da tahminen az sonra okula gelmiş olacaktı.

Kendi kendime bu yorgunluğuma ilaç gibi gelecek olan Oğuz'u görebileceğim için sevinirken telefonumdan gelen ani zil sesiyle düşüncelerimden ayrıldım ve cebimden çıkarttığım telefondan beni kimin aradığına baktım.

Mavişim arıyordu.

Yüzümdeki yorgun ifade 'Mavişim' yazısını görmemle beraber yerini enerjik bir gülümsemeye bırakırken aramı cevaplayarak telefonu kulağıma yasladım.

"Efendim mavişim?"

"Neredesin güzelim?"

Oğuz'un sorusuyla beraber elimdeki bitmeye yakın sigarayı oturduğum toprağın üzerine bastırıp söndürdüm ve ileriye uzatıp birbirinin üzerine attığım bacaklarımı düzelterek Oğuz'un sorusunu yanıtladım.

"Bizim fakültenin bahçesinde bir ağacın altında oturuyorum. Sen neredesin? Geldin mi? Fakültene geleyim mi?"

Benim hızlı hızlı konuşup art arda bir sürü soru sormamın ardından Oğuz bu halimi komik bulmuş olmalı ki hafifçe güldü.

"Geldim Kara'm. Hatta şu anda tam karşındayım."

Oğuz'un söyledikleriyle beraber ne zamandır dalıp gittiğini bilmediğim bakışlarımı ayakkabılarımdan çektim ve başımı kaldırıp karşıma baktım.

Başımı kaldırmamla beraber gözlerim iki mavi elmasla çakıştı.

Oğuz benden metrelerce uzakta olmasına rağmen dünya üzerinde görebildiğim en net şeyken elindeki telefonla gülümseyerek bana bakıyordu ve onun bu bakışları kalbimin atışlarının ritmini değiştirip kalbimi dörtnala koşan bir atın kalbiyle eşit bir seviyeye getirmişti.

Çakmak (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin