12- Ekip

49.3K 2K 374
                                    


Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr



Uçağın bulunduğu ormanlık piste geldiğimizde saat öğleyi geçiyordu. Lacivert ile arabada pek konuşmamıştık. Bunun nedeni benim Metin Taner'i yani Malcolm Stone'un hikayesini sindirmeye çalışmamdı. Ondan da öte Sofia'ydı.

Lacivert zaten konuşkan biri sayılmazdı.

Sofia... diye tekrar tekrar geçirdim aklımdan. Beynim örümcek ağı ile dolu bir mağaradan farksızdı. Demek Fiona şeytanın dediği gibi gerçekten onu unutmamıştı James. Hala onu arıyordu.

Uçağa binmeden önce ona baktığımda, benim kadar dalgın olduğunu gördüm ve kendimden beklenmeyecek şekilde sessiz kalmayı sürdürdüm. Ne söyleyebilirdim ki? Hem konuşsam bile, sesim titrerdi.

Uçağa binip, koltuğa oturdum. Kemerimi bağladığım anda yapacağımız hız aklıma gelerek, yüzümün ekşimesine neden oldu. Sabah ne yediğimi hatırlamaya çalıştım. Benim için hazırladığı sandviçi yemiştim.

Bu defa, içimde ne varsa ulu orta çıkarmam kaçınılmazdı. Sıkıntıyla olduğum yere büzüldüm ve mecburi sona kendimi hazırlamaya çalıştım.

O sırada avucunun bana doğru uzandığını geç fark etmiştim. Saatler sonra ilk defa konuşmuştu.

"Bunu iç, midenin bulanmasını önleyecektir." Kaşlarımı çatarak avucundaki küçük ilaca baktım.

"İyi de uçakta bu tarz bir ilaç olmadığını söylemiştin."

"Uçakta yoktu zaten."

Nereden bulduğunu sormadım. Herhangi bir yerden bulmuş olabilirdi. Mesela ormanlık alanda yürürken gizli bir yapraktan ya da ağaç kavuğundan çıkmış olabilirdi bu ilaç.

Gizli yaprak mı? Neler saçmalıyordum.

Sessizce teşekkür edip önüme döndüm. Cevap vermek yerine motoru çalıştırdı ama benim tedirginliğim hala geçmemişti. Bu tedirginlik sadece mide bulantımdan değil aynı zamanda biraz sonra karşılaşacağım hıza alışık olmadığımdan da kaynaklanıyordu. Bir süreliğine Sofia'yı unutmama yardımcı olmasına neredeyse teşekkür edecektim.

Lacivert uçağı havalandırdıktan sonra iyi olup olmadığımı kontrol eder gibi bakışlarını bana çevirdi. Bu sefer daha yumuşak bir şekilde uçağın hızını arttırdı ve bir süre sonra bulutları delerek ilerlemeye başladık.

Hızla geçtiğimiz gökyüzünü hayranlıkla incelerken, gerçekten de midemin bulanmadığını fark ettim.

Ancak içimde oluşan huzursuzluk, sessizlikle bir olup hayali ellerini boynuma sıkıca dolayarak nefessiz kalmamı sağlıyordu. İç sesim hiç olmadığı kadar konuşuyor, canımın yandığını fazlasıyla fark etmeme neden oluyordu.

Lacivert ile en fazla arkadaş olabilirdik fazlası değil. Bu fikre alışabilirdim. Silkelenmeye çalışarak derin bir nefes aldım. Bu şekilde omuzları çökmüş, yavru köpek gibi yanında durduğum sürece aklımdan geçenleri anlayacak diye korkuyordum.

"James, piyano çalmayı da eğitimin gereği mi öğrendin?"

Herhangi bir soru beklemediğini belli eder bir şekilde ilgisizce bakışlarını bana çevirdi.

"Hayır."

Devamını getirmesini beklediğimi belirtir bir şekilde bakmaya devam ettim.

"Çok küçük yaştan beri biliyorum. Annem öğretti."

"Ne güzel. Annen yetenekli biri olmalı" dedim konuşması için teşvik etmeye çalışarak.

Lacivert  - Safir - AmberWhere stories live. Discover now