Amber 4 | ÇAYLAK

22.3K 1.3K 207
                                    

Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr


AMBER 4. BÖLÜM
ÇAYLAK

Odama geldikten sonra hızlıca duş aldım. Saat öğleyi çoktan geçmişti. Zamanın nasıl bu kadar ilerlediğine şaşırıp bir şeyler yemek için buzdolabını açtım. Hazır yemekleri gördüğümde iştahım kabardı.

Hazır yemek derken, yemeğe hazır yemeklerden bahsediyordum. Protein aldığımdan emin olmak için biftek ve salatayı hızlıca dolaptan çıkarıp mikrodalgayla buluşturdum. Çalışmalar esnasında harcadığım efor, son zamanlarıma kıyasla iştahlı bir şekilde öğle yemeği yememi sağlamıştı. Uzun zamandan sonra ilk defa doğru düzgün bir yemek yediğimi hissederek masayı toparladım.
Yemekten sonra David ortalıklarda olmadığı için biraz daha vaktim var diye düşündüm ve kütüphanemi karıştırmaya başladım. Odam göz önüne alınınca, oldukça büyük bir kütüphanem vardı. En üst rafı boyumu aşıyor, rafın tamamı tıp kitaplarından oluşuyordu. Bazı kitapları daha önceden bilmesem de, tahminen tüm eğitim hayatım boyunca gereken kitaplar dizilmişti. Orta rafta dünya ve modern klasikler bulunuyordu. Diğer rafta ise her türlü ihtiyaca uygun, kişisel gelişimden tut, seyahat ve yemek kitabına kadar tüm kitaplar mevcuttu. En üstte ayrıca iki kapaklı küçük bir bölme olduğunu fark edince ilgiyle oraya yöneldim. Ajanlık rehberi filan mı vardı acaba? Kendi kendime kıkırdayıp dolabın kapağını açtım.

Dört büyük kitabı görünce kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Zebur, Tevrat, İncil ve Kur-an itinayla rafa dizilmişti. Hepsinin baskısı oldukça eski görünüyordu. Özellikle Zebur ve Tevrat'ın daha yıpranmış görünmesi gözümden kaçmadı. Tevrat'ı elime alarak incelemeye başladım. Elbette orijinal olduğunu düşünmüyordum ama kitap yine de ilk yüzyıllara ait gibi görünüyordu. Tüm kitaplara baktıktan sonra en son Kur-an'ın cildinde parmaklarımı dolaştırdım. Annemle babamın odasında bulunan eski kitap aklıma gelince kalbim hafifçe sızladı. Anne ve babama olan özlemim her geçen gün artsa da, yıllar boyu yaşadıklarıma izin verdikleri gerçeğini ve sonucunda beni dolaylı da olsa buraya, mahzene sürükleniş olmalarını affedemiyordum.
Derin bir nefes alıp, dolabın kapağını kapattım. Klasiklere göz gezdirmeye başlarken, dikkatimi hemen en sevdiğim kitap çekti. İki Şehrin Hikayesi'ni elime aldığımda kitabın hatırladığımdan çok daha kalın olduğunu gördüm. Sayfaları karıştırdığımda kitabın sadece Türkçe değil, toplamda 20 dile çevirisi olduğunu kavrayınca şaşırdım. Harflerin puntosu o kadar küçüktü ki, bu kütüphanenin kesinlikle keyif için değil, görev için oluşturulduğunu düşünmeme neden oldu. Kitabı rafa geri bırakarak iç çektim. En kısa zamanda kendime gerçek bir raf oluşturacaktım. Elbette burada ne kadar kalacağım belli değildi ancak sıkıntıdan patlamaktan iyiydi.
Kapı çalınca kütüphaneye odaklandığım dikkatim bölündü. "Girin" dememle, kafasını kapıdan uzatan David belirdi.
"Selam Beren, müsait misin?"
"Evet, gir lütfen." diye kibarca cevap verdim. O da nazik bir şekilde gülümseyerek bana karşılık verdi.

"Sabahki durum için tekrar özür dilerim." Yine mahcup bir hale bürünmüştü ancak bu ifade bu kadar devasa bir adamda komik duruyordu.
"Boşver, önemli değil." Elimle konuyu kapatmasını ister gibi işaret ettim. O da hemen başka bir konuya geçti.
"Kıyafetlerine bakılırsa eğitim için hazır görünüyorsun." Duştan sonra yenilerini giydiğim tayt ve tişörte bakarak konuştu.
"Evet, hemen mi başlayacağız?"
"Aslında akşam diye planlamıştık ama sabahki simülasyon dersini başarıyla erkenden tamamlamışsın."
O gülümseyince ben de istemsiz bir şekilde dudaklarımı kıvırdım. Enerjisi Mike'a benziyordu.
Kapıdan çıkmak üzereyken aniden durdu ve bana döndü.

"Bu arada, Frank bana her şeyi anlattı. Olanlara çok üzüldüm. Tüm bunların içinde olmak, her şeye şahit olup, bir de bizden biri gibi davranmak çok zor olmalı. James seni korumak için gerçekten çok çaba göstermiş. Onun için değerli olduğunu düşünüyorum, yoksa Birlik'e bu şekilde karşı gelmezdi."

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin